Yaşam

Aşk mı bağlanmak mı? Peki ya aşk nedir?

Aşk mı Bağlanmak mı? Hiç arasındaki farkı düşündünüz mü? Birine bağlı olup olmadığınızı veya onu gerçekten sevdiğinizi nasıl anlarsınız? Gerçekten aşık olmak ve bağlanmak arasındaki fark nedir?

Aşk mı Bağlanmak mı? Hiç arasındaki farkı düşündünüz mü? Birine bağlı olup olmadığınızı veya onu gerçekten sevdiğinizi nasıl anlarsınız? Gerçekten aşık olmak ve bağlanmak arasındaki fark nedir? Birine duygusal olarak bağlandığınızı nasıl anlarsınız? Peki Aşk bir bağımlılık mı? Aşkı tehlikeli yapan şey nedir? Tehlikeli aşk ne anlama geliyor? İşte aşk ve bağlılık hakkında bilmeniz gerekenler…

İnsanlar bir bağlantı ya da bir tür benzerlik hissettikleri için aşık olurlar; bazıları ise belirli bir kişiyle birlikte olduklarında kendilerini biraz daha rahat hissettiklerini söyleyebilirler.

Aşk başınızı döndürür, sevgi ise bütün dünyayı döndürür. Evet Dünya aşkla dönüyor. Birine aşık olmak ve bağlanmak bizi daha iyi hissettirip, kalbimizin daha hızlı çarpmasına neden olurken, olumsuz yanları da vardır. Aslında Aşk tutkuludur; bağlanma duygusuz ve kayıtsızdır.

Eğer öyleyse, aşk ve bağlanmak ne anlama geliyor, insanlar neden aşık oluyor?

Peki ya aşk nedir?

AŞK; iki ayrı cinsin birbirine karşı duydukları bedensel ve ruhsal güçlü duygu, sevgi ilişkisi. Bana göre ise aşk iki kişinin ruhlarının birbirine olan bağlılığıdır. Ama şunu bilin ki bana göre de ona göre de aşk tek kişilik olamaz. Bu oldukça çileli bir şeydir. Buna günümüzde platonik aşk diyoruz. Günlük Türkçede, karşılığı sorgulanmayan aşk anlamında kullanılır. Sorgulanmayan aşk. Sorgulanmayan…

Stefan Zweig’ın ünlü romanı Bilinmeyen bir kadının mektubunda geçen bir alıntı;

“Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasından sadece birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası…”

Kendini ve hayatını bu denli bilen ve anlayan bir kişi nasıl olur da vazgeçmez? Aşk bu denli korkunç bir şeye nasıl dönüşür? İnsan sevildikçe özgürleşir sevdikçe değil. Sadece sevmeyi bilen, hayatı boyunca sadece seven, hep seven kusursuz ama takıntılı, düşüncesizce sadece sevmeyi bilir kimileri.

En korkunç aşk umutsuz aşktır. İçinde hiçbir umut yok fakat seviyorsun bu kitapta da bana göre kahramanda bir umut olsaydı sevdiğinin karşısına çıkar ve korkusuzca söylerdi sevdiğini. Ama kahramanımız ölüm döşeğinde mektup yazmayı seçti. Çünkü artık ne korkulacak bir şey kalıyordu geriye ne de çekinecek. Umut yoktu bu aşkta umut olsaydı belki her şey bu denli korkunçlaşmazdı.

Umut her zaman gurura galip gelir. Umutsuz olmamalı bir insan. Olağan üstü hayaller kurmalı, en çok da geleceği için. Hayal kurmak gerekir hayatta, mümkün olduğunca çok hayal. Sevmek gerekir iliklerine kadar. Ama sevginiz acıya dönüştüğü anda bırakmalısınız. Çünkü acı ele geçirir insanı ve artık alışırsınız buna. Mutlu olmak korkunç gelir bir müddet sonra. İnsan hiç mutluluktan korkar mı? Evet korkar.

Acıya bu denli alışmış insanlar mutluluktan korkarlar. Mutluluk onlar için bir ihtimal olmaktan çıkmıştır. Hayatın sınırları çizilmiştir ve sen artık bunun ötesine çıkamazsın.

Aşık olmanın kilit faktörü uyumluluktur

Aşk karmaşık bir duygudur ve birçok faktör “aşık olmaya” katkıda bulunur. Fiziksel çekim ve ortak ilgi alanları gibi şeyler bu ilk kıvılcımı ateşleyebilir, ancak hem aşık olmanın ve aşkı devam ettirebilmenin anahtar faktörü kesinlikle uyumluluktur.

Birine gerçekten aşık olmak, onu tanımak için zaman harcadığınız anlamına gelir. Onun hayatının her bölümünü bilmek zorunda değilsin, ama yeterince bilmek, birini gerçekten sevmeni sağlayabilir. Flört etmenin “birbirini tanımak” için bir aşama olmasının bir nedeni de budur.

Gerçekten aşık olan insanlar, sevdiklerinin olumsuz özelliklerini görmezden gelirken olumlu niteliklerine odaklanma eğilimindedir. Ayrıca sevdiklerini hatırlatan önemsiz olaylara ve nesnelere odaklanırlar, bu değerli küçük anları ve hatıraları hayal ederler.

Aşk Özveridir

Sevdiğimiz biriyle ilişki içinde olmak söz konusu olduğunda, genellikle ona odaklanırız. Onun her şeyini seviyor ve kutluyoruz. Kendi ihtiyaçlarımız önemli olsa da, sevdiğimiz kişinin ihtiyaçlarını ilk sıraya koyar ve uzlaşmaya yer olduğundan emin oluruz.

Sevgilinizle aranızdaki güçlü bağ, yolunuza çıkan hemen hemen her şeyin üstesinden gelebilir. Bu tür ilişkiler, her iki tarafın da birlikte vakit geçirmekten hoşlandığı, birbirini önemsediği ve en iyisini yaptığı ilişkilerdir.

Kendimizin gizemine ve çözümüne aşık oluyoruz

Bazen hem tanıdık hem de garip birine aşık oluruz. Asla sahip olamayacağımızı düşündüğümüz şeylere dair en derin arzularımızı çağrıştıran, belki de bizi tamamlayan ve varlığından haberdar olmadığımız bir parçamıza giden yolu gösteren biri…

Basit gerçek şu ki, aşk bir eylem sözcüğüdür. Aşık olmayı bu kadar heyecan verici yapan şey, kendimize gizliden gizliye “bu o mu?” diye merak etmemizdir. Kadınların ve erkeklerin gerçekten istedikleri, ömür boyu sürecek bir aşktır.

Aşk mı Bağlanmak mı?

Birini sevmek ve karşılığında sevilmek inanılmaz bir deneyimdir. Herkes ne zaman gerçekten aşık olduklarından ve ne zaman bağlılık, şehvet veya tutku hissettiklerinden emin değildir. Bu kafa karışıklığı, bireylerin ilişkilerinden emin olmamalarına neden olabilir ve bağlılıktan çok şüphe uyandırabilir. Aşk ve bağlanma kavramları benzer gibi gelse de aslında birbirinden farklı iki histir. Çünkü Aşk özverilidir, bağlanma bencildir…

Bilindiği gibi, aşık olmak çoğu zaman duygusal ve fizyolojik dengesizliğe yol açar. İlişkinizde en ufak bir aksilik olduğunda, neşe, artan enerji, uykusuzluk, iştahsızlık, titreme, hızlı kalp atışı ve hızlı nefes alma ile endişe, panik ve umutsuzluk duyguları arasında gidip gelirsiniz. Bu ruh hali değişimleri, bir tür bağımlılık davranışlarıyla paraleldir.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu / Stefan Zweig

Bir hayatı bir zarfa sığdırmış, sevdiği adamı ruhunda yaşatmış ve gün geçtikçe beslemiş bir kadının hikayesi bu. Görmeden aşık olan kaç insan vardır acaba? Sadece kullandığı kalemden, kitabına görüp yüzünü görmeden yaşanılan o aşk kaç kişiye nasip olur?

Victor Hugo; “Sadece, bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin onlara yeniden kavuşursunuz.” diyor. İnsan bir defa aşık olabilir ve eğer bir çok defa aşık olduğunu iddia edebilen varsa hiç aşık olmamıştır.

Ruhunuzu seven insan size gerçekten aşık olan insandır. Aşk ölümsüzdür ve asla sona ermez. Bu yüzden sizin ruhunuzu seven birini bulun ve mümkünse asla bırakmayın. Görüntüler bir şekilde son bulacak.

Kitaba tekrar dönecek olursak yani düşünüyorum da bir insan nasıl bu kadar bağlanır, nasıl bu kadar sever ve her şeye rağmen sevgisini nasıl kendi içinde bu denli yaşar? Sevmek güzel bir şeydir ancak bağımlılık ve saplantı tehlikeli şeylere yol açabilir. Başkalarının yaşamına istediğimiz zaman giremeyiz, herkes bizi sevmek zorunda değil hatta bu hayattaki en zararsız ve yararlı bir birey olsanız bile kimse sizi sevmeyebilir bu normaldir.

Normal olmayan ve izin vermemeniz gereken, kendinizi bu şekilde küçültmektir. Bana göre özetlersek bu kitapta da tam olarak bir hayatın yok oluşu ve Aşkın nasıl tehlikeli bir şeye dönüşebileceği anlatılıyor. Siz bu denli tehlikeli bir şeye izin vermemelisiniz ne olursa olsun kendinize bir yerde dur demelisiniz.

En önemlisi kendinizde önem vermelisiniz. Bir şey olmuyorsa olmuyordur, zorlamanın ya da hayatınızı olmayan bir şey için bu şekilde mahvetmenin bir anlamı yok. Geriye dönüp baktığınızda sizinle aynı özellikleri taşıyan nefes alan et yığınından olma biri için tüm ailenizi etrafınızı ve en önemlisi kendinizi bir yıkımda görmek size acı verir öyle değil mi?

Zira şu hayatta sizden daha değerli bir şey yoktur. Sanırım Can Yücel bir şiirinde daha güzel açıklamış…

“BAĞLANMAYACAKSIN”

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.

Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.

Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…”

CAN YÜCEL

Çok güzel anlatmış usta şairimiz. Şu kısacık ömrümüzde hayatın karşımıza ne çıkaracağını ve ne ile çıkabileceğini bilemeyiz ama neler yapabileceğimiz konusunda bir duruş sergileyebiliriz. Pişmanlıklarımız bizi biz yapan şeylerdir. Ama bir ömrün pişmanlığı hayatı yaşanılmaz kılar.

Sonuç olarak;

Size aşkın tehlikelerini anlatmaya çalıştım. Ve ne zaman dur demeniz gerektiğini kendinize dur demeniz gerektiğini de. Herkes çok sevebilir. Acı çekebilir. Ret edilebilir. Ama kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, bu ne ayıp nede korkunç bir şeydir. Sizi sevmeyen biri için hayatınızı mahvetmek asıl korkunç olandır.

Aşk güzeldir ama sizi suiistimal eden birine aşık olmak hayati tehlike oluşturabilir. Ne sevmekten korkun nede sevilmekten. Ama sizi sevmeyen birine takılı kalmaktan korkun. Bu hem sizi hem çevrenizi mahvedebilir. Vazgeçmesini de bilin vazgeçilmeyi de, bu korkunç bir şey değildir, olağandır. Çünkü Aşk özgürdür, bağlanma kısıtlayıcıdır.

“Kendi kendinizi kandırdığınızı, bilerek kendinizi mahvettiğinizi anlamıyor musunuz?” (Goethe)

Aslında anlıyorsunuz ama harekete geçemiyorsunuz değil mi? İlişkinizde sağlıksız bağlanma sorunları olduğuna inanıyorsanız ve hem siz hem de eşiniz bu sorunu çözmek için gerekli önlemleri almak istiyorsanız, yardımın mevcut olduğunu bilin. Daha sağlıklı, daha güçlü bağlar kurmayı öğrenebilirsiniz. Umarım harekete geçersiniz ve bu yazı size yol gösterebilir… Bugün ilk adımı atın.

Yazar; Azra Şahin

Bu yazılar da ilginizi çekebilir:

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Merhaba Azra Hanım,
    Yazdıklarınızı satırı satırına, düşünerek, uzaklara dalarak okudum. Ne de güzel anlatmışsınız. Sizleri kutlamak istedim. Sevgili yazar, iyi ki varsınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün