Biyografiİslam Alimleri

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Türk - İslam medeniyetinin en önemli tasavvuf alimi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kimdir, Kısaca Hayatı ve Eserleri, Akıllarda kalan Mevlana Sözleri

Türk – İslam medeniyetinin en önemli tasavvuf alimi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kimdir? Kısaca Hayatı ve Eserleri, Mevlana’nın biyografisi, Akıllarda kalan Mevlana Sözleri

Mevlana kimdir? Ne zaman ve nerede doğdu? Mevlana’nın Şems-i Tebrizî ile karşılaşması nasıl olmuştur? Mevlana Hazretleri ne zaman vefat etti ve kabri neredir? Mevlana’nın anlamı nedir? Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hz. Ebubekir’in soyundan mıydı?

2023 yılı itibariyle Mevlana Celaleddin-i Rumi vefatının 750. yıldönümüdür. İlahi aşka adadığı 66 yıllık ömrü süresince insana ve hayata dair kapsayıcı eserler bırakan Hazreti Mevlana, tasavvufi öğretinin işlendiği önemli eserleriyle yüzyıllardır insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Birkaç yüzyıl önce yaşamış olmasına rağmen bugün aramızda ve bizimle birlikte varlığını sürdürüyor. O, ışığını İnsanlığın Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ruhundan alan ve bu ışığı çeşitli şekillerde hemen her yere dağıtan bir nur adamıdır. Pek çok kişinin kısır yüreklerine hayat suyunu sağladı ve sağlamaya da devam ediyor. O, yolculara yollarında ışık sağladı ve sağlamaya da devam ediyor. O, Peygamber’in mükemmel mirasçısıydı ve olmaya da devam ediyor.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Kimdir?

Öyle önemli şahsiyetler vardır ki, sesiyle, nefesiyle, sevgisiyle, heyecanıyla, insanlığa verdiği sözle yüzyıllar boyunca daima taze ve canlı kalır. Zamanın bu karakterleri modası geçmiş kılmakta başarısız olduğu açıktır. Hiçbir zaman kaybolmayacak olan düşünceleri, analizleri, açıklamaları ve manevi mesajları, günümüzün toplumsal sorunlarına yönelik çok çeşitli ve her zaman yeniden alternatif çözüm ve reçeteleri temsil etmektedir.

Türk – İslam medeniyetinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Hz. Mevlana, insanları hoşgörüye, iyiliğe ve kardeşliğe çağıran ünlü bir tasavvuf alimidir. Mektubat, Fihimafih, Divanı Kebir ve Mesnevi gibi eserleriyle insanlığa birçok eser sunmuştur. Özellikle Mesnevi adlı eseri dünya’nın birçok yerinde okutulmuş ve en çok çevirisi yapılan eserlerden biri olmuştur.

Doğumu

Mevlâna, tüm Asya’nın sosyal, siyasi ve askeri sorunların yaşandığı bir dönemde Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde 30 Eylül 1207 yılında doğmuştur. Babası Muhammed Bahauddin (Bahaeddin) el-Sıddıki, İslam’ın ilk halifesi Ebu Bekir el-Sıddık’ın torunlarının onuncu neslindendi.

Mevlâna’nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden birisidir. Mevlana’nın Babası hayattayken “Sultan-ül Ulema” yani  ‘Alimlerin Sultanı’ ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled‘dir.  Annesi, Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.

Babası; Bahaeddin Veled Efendi, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh’ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Hz. Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled 1212 veya 1213 yıllarında ailesi ve yakın dostları ile birlikte Belh şehrinden ayrılmıştır.

Sultânü’l-Ulemâ’nın ilk durağı yerleştiği şehir Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf alimi Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmış, Mevlâna burada küçük yaşta olmasına rağmen Ferîdüddin Attar Efendinin ilgisini çekerek ve takdirlerini kazanmıştır.

Medrese Eğitimi

Mevlana’nın Babası Bahaeddin Veled Efendi, bir müddet sonra Nişâbur’dan Bağdat’a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe’ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam’a uğradı. Şam’dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende’ye (Karaman)’a  geldi. Karaman’da Subaşı Emir Musa’nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.

1222 yılında Karaman’a gelen Bahaeddin Veled Efendi ve ailesi burada 7 yıl kalarak Mevlâna Hazretleri de 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile Karaman’da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu.

Yıllar sonra Gevher Hatun‘un ölümüyle eşini kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci izdivacını yapmıştır. Mevlâna‘nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya gelmiştir.

Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise Selçuklu Devleti’nin başkenti idi. Konya sanat eserleri ile zengin, ilim adamları ve sanatkarlar ile dolu bir şehirdi. Selçuklu Devleti dönemin en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubat idi. Selçuklu Devletinin dönemin hükümdarı Alâeddin Keykubat, Mevlana’nın Babası Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled Efendi’yi Karaman’dan Konya’ya davet ederek Konya’ya yerleşmesini istedi.

Bahaeddin Veled Efendi, Sultanın davetini kabul ederek 3 Mayıs 1228 tarihinde ailesi ve dostları ile birlikte Konya’ya yerleşti. Sultan Alâeddin onu ve ailesini ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi‘ni tahsis etti.

Hazreti Mevlana’nın Babası Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled Efendi, 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı‘nın Gül Bahçesi seçilerek günümüzde halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı‘na defnedilmiştir.

Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled Efendi ölümü üzerine talebeleri ve müridleri Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak gördüler ve Mevlâna’nın çevresinde toplandılar. Gerçekten de Mevlâna İplikçi Medresesi‘nde vaazlar, dini sohbetler veren büyük bir ilim ve din alimi olmuştu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

Mevlana’nın Şems-i Tebrizî ile Karşılaşması

Şems-i Tebrizi, Halep’te on dört ay boyunca bir medrese hücresinde riyazette kalmış ve manevi işaret gereği sohbet dostunu bulmak için Anadolu’ya yönelmiştir. Şems-i Tebrizi, günümüzde dilimize çevrilen Makalat (Konuşmalar) adlı eserinde şunları söylüyor;

‘Allah’a yalvardım, Ya Rabbi beni kendi velililerinle tanıştır, onlara yoldaş et dedim. Rüyamda ”seni bir veliye yoldaş edelim”dediler.”O veli nerededir” diye sordum. Ertesi gece bu velinin Rum diyarında (Anadolu’da) olduğunu söylediler.” Ancak tanışma vaktinin henüz gelmediğinin söylendiğini belirtmektedir.

Sipehsâlâr Risalesi’nde, bu rüyanın onun Anadolu’ya gidip Mevlana ile buluşmasına vesile olduğunu kaydeder. (Sipehsâlâr Risalesi, s. 123-124)

Not: Sipehsâlâr Risalesi, Selçuklu kumandanı Feridun bin Ahmed hazretlerinin bizzat yazdığı Hazreti Mevlana’nın şahsiyetini, velayet gücünü, menkıbelerini ve yakınlarını anlatan en sağlam belge niteliğinde bir eserdir. “Sipehsâlâr Menâkibi” veya “Sipehsâlâr Risalesi” olarak şöhret bulan bu kıymetli eser Farsça olup bir asır kadar önce büyük alim ve mutasavvıf Ahmet Hamdi Konuk ve Mithat Behari Hüsami tarafından tercüme edilmiştir.

Tasavvuf edebiyatının ünlü isimlerinden Eflaki’ye göre babasının vefatından sonra mürşidi Seyyid Burhaneddin’in emriyle ilim tahsili için Dımaşk’a giden Mevlana bir gün halkın arasında iken başında külahı, sırtında siyah elbisesiyle Şems-i Tebrizi Hazretlerini görmüş, elinden tutup ona, “Ey dünya sarrafı beni anla!” demiş,

Şems-i Tebrizi bu sözün etkisiyle istiğrak haline girmiş, kendine geldiğinde Mevlana oradan uzaklaşmıştır. Bazı kaynaklarda Şems-i Tebrizi’nin Anadolu’ya yönelmesinin sebebinin Mevlana’daki bu kemali keşfetmesine bağlanır, denilmektedir.

Mevlana Hazretlerinin Şems-i Tebrizi ile ikinci karşılaşması Seyyid Burhaneddin’in vefatından beş yıl sonra Konya’da gerçekleşir.

Şems-i Tebrizi ile Mevlana’nın karşılaşması esnasında aralarında geçen konuşmaların mahiyetine dair farklı rivayetler vardır.

Bu rivayetlerden biri;

Mevlâna Hazretleri 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna, Şems-i Tebrizi’de mutlak kemâlin varlığını ve Şems’in yüzünde ve cemalinde de “Allah nurunu” görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems-i Tebrizî ani ölümü üzerine Hazreti Mevlâna uzun yıllar inzivaya çekilmişti.

Hz. Mevlana Ölümü ve Ölüm Tarihi

Hayatını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlâna Hazretleri 17 Aralık 1273 tarihinde pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Mevlâna’nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna’nın cenaze namazını Kadı Siraceddin Efendi kıldırdı.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ağlamamayı vasiyet ediyordu.

Hz. Mevlana’nın ölüm Yıldönümü kapsamında kutlanan Mevlana etkinlikleri olarak her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında Mevlana Haftası düzenlenmektedir.

Mevlevi Tarikatı Nedir?

1273’te ölümü üzerine Mevlana’nın muridleri ve takipçileri, Sema töreni olarak bilinen tasavvuf dansı ile ünlü Semazenler Tarikatı olarak da bilinen Mevlevi Tarikatı’nı kurdular. Yaklaşık 750 yıllık Mevlevi Tarikatı, belki de en ünlü İslam şairlerinden biri olan Mevlevi veya Mevlana olarak da bilinen Mevlana’nın öğretilerine dayanan yaşayan bir gelenektir.

Mevlana, “Ömrüm oldukça Kur’an’ın kuluyum. Seçilmiş Muhammed’in kapısındaki tozum” demiştir. Mevlevilik yolu, sıkı bir şekilde İslami esaslara dayanmaktadır. Mevleviler, sevginin İslam’ın merkezinde olduğu konusunda fikir birliği ederler.

2008 yılında UNESCO “Mevlevi Sema Töreni”ni İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Mirasının Başyapıtları arasında onaylamıştır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün