Kuran-ı Kerim

Muhammed Suresi

Kuran-ı Kerim'in 47. suresi olan Muhammed Suresi, Medine'de nazil olmuştur ve 38 ayettir. Muhammed Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali

Kuran-ı Kerim’in 47. suresi olan Muhammed Suresi, Medine’de nazil olmuştur ve 38 ayettir. Muhammed Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali

Muhammed Suresi, Medine döneminde inmiştir. 38 âyettir. Sûre, adını Peygamber Efendimizin, ikinci âyette geçen adından almıştır. Sûre, ayrıca yirminci âyette geçen “el-Kıtâl” kelimesinden dolayı “Kıtâl sûresi” diye de anılmaktadır.

47. Sure Muhammed Suresi

Hakkında Bilgi

Muhammed  Suresi, 2. ayetinde geçen Peygamberimizin adına atfen “Muhammed Suresi” olarak isimlendirilmiştir.

Bu sureye, Müminlerin savaşmalarına izin veren ayetler yer aldığı için “Kıtal Suresi” de denmektedir. 38 ayetten oluşan sure Medine’de inmiştir. Yalnız 13. ayeti hicret esnasında yolda nâzil olmuştur. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 47., nüzul sırasına göre ise 99. suredir.

Muhammed sûresi, Medîne-i münevverede nâzil oldu (indi). Otuz sekiz âyet-i kerîmedir. İkinci âyetinde Resûl-i ekremin ism-i şerîfi geçtiğinden sûreye Sûret-ül-Muhammed denilmiştir.

Konusu Nedir?

Sûrede Resûl-i ekreme inanan ve Hakk’a uyan mü’minlerin bağışlanacağı, bunların kavuşacakları Cennet nîmetleri, cihâddan kaçanların Allahü teâlânın gazâbına uğradığı, dünyâ hayâtının geçiciliği ve cimrilik yapanların kendilerine yazık ettiği bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Taberî, Kurtubî, Râzî)

Surenin temel konuları;  İnsanların İslam’ı tercih etmeleri, Cihad, Şehitlik, Hak ile batıl arasındaki mücadelenin nihai sonucu,  Cennet ve Cehennem tasvirleri, Peygamberin müminler için duası ve ölüm konularını içermektedir.

Allahü teâlâ Muhammed sûresinde meâlen buyuruyor ki:

Ey îmân edenler! Allahü teâlânın yoluna gider, O’nun dînine yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı doğru yoldan ayırmaz. (Âyet: 7)

Kim Muhammed sûresini okursa, Allahü teâlânın ona Cennet nehirlerinden içirmesi hak olur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

Muhammed Suresi Fazileti ve Faydaları

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır

Her kim Muhammed Suresini okursa, cennet nehirlerinden su içirtmek Allah üzerine hak olur.”(Kadı Beyzâvî, Beyzâvî Tefsir (Envârut-Tenzîl ve Esrârut-Te’vîl), 2/406)

Maddi ve manevi zarardan kurtulmak için, saadete nail olmak için okunur.

Her kim Muhammed suresinin 8-9. ayetlerini düşmanının yüzüne karşı okursa, bi-iznillah düşman hezimete uğrar.

Yapılan işlerden zarar görülürse, Muhammed Suresi’ni okunur, Allahü Teala’nın izniyle bozulan işler yoluna girecektir,

Muhammed Suresini sürekli okuyan müminler Cennet’teki nehirlerin suyundan tatmak için hak kazanmış sayılır

Muhammed Suresini zikreden kişiler çevresinde itibar görür

Bazı anlaşmazlık yaşayan, fikir ayrılığına düşen ve sonunda düşman kazanan Müslüman bir kimse 7. ve 8. ayeti kerimelerini bolca okumasında fayda vardır. Düşmanın kötü emelleri boşa çıkacaktır.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Muhammed Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe Meali

Bismillâhirrahmânirrahîm

Besmele

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

1. الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ
1. Ellezîne keferû vesaddû an sebîlillēhi edalle ağmēlehum.
1. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların amellerini Allah boşa çıkarır.

2. وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
2. Vellezîne âmenû veamilussâlihâti veâmenû bimē nuzzile alē muhammediv vehüvel haggu mir-rabbihim keffera anhum seyyiētihim veesleha bēlehum.
2. İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed’e indirilen kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir.

3. ذَلِكَ بِأَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَأَنَّ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِن رَّبِّهِمْ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ
3. Zēlike biennellezîne keferuttebeulbâtıle veennellezîne âmenuttebeulhagga mir-rabbihim kezēlike yedribullâhu linnēsi emsēlehum.
3. Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen gerçeğe tâbi olmalarından dolayı böyledir. İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır.

4. فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنّاً بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاء حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَلِكَ وَلَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَانتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَكِن لِّيَبْلُوَ بَعْضَكُم بِبَعْضٍ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ
4. Feizē legîtumullezîne keferû fedarber-rigâbi hattē izē es[k]hantumûhum feşuddulvesēga feimmē mennem bağdu veimmē fidēen hattē tedaal harbu evzērahē zēlike velev yeşēullâhu lentesara minhum velekil liyebluve bağdaküm bibağdiv-vēllezîne gutilû fî sebîlillâhi felen yudille ağmēlehum.
4. Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah’ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

5. سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ
5. Seyehdîhim veyuslihu bēlehum.
5. Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir.

6. وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ
6. Veyud[k]hiluhumul cennete arrafehē lehum.
6. Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.

7. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
7. Yē eyyuhellezîne âmenû in tensurullâhe yensurküm veyusebbit egdēmeküm.
7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.

8. وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَّهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ
8. Vellezîne keferû feteğsel lehum veedalle ağmēlehum.
8. İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.

9. ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ
9. Zēlike biennehum kerihû mē enzelellâhu feehbeta ağmēlehum.
9. Bu onların, Allah’ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Allah da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır.

10. أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا
10. Efelem yesîrû fil ardi feyenzurû keyfe kēne âgibetullezîne min gablihim demmerallâhu aleyhim velilkēfirîne emsēluhē.
10. Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır. Bu kâfirlere de onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.

11. ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ
11. Zēlike biennellâhe mevlellezîne âmenû veennel kēfirîne lē mevlēlehum.
11. Bu böyledir. Çünkü Allah iman edenlerin yardımcısıdır. İnkâr edenlerin ise yardımcısı yoktur.

12. إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ
12. İnnellâhe yud[k]hilullezîne âmenû veamilussâlihâti cennētin tecrî min tehtihel enhēru vellezîne keferû yetemetteûne veye’külûne kemē te’külul en’âmu vennēru mesven lehum.
12. Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.

13. وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِّن قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ
13. Vekeeyyim min garyetin hiye eşeddu guvvetem-min garyetikelletî e[k]hracetke ehleknēhum felē nâsıra lehum.
13. Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler vardı ki biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı.

14. أَفَمَن كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّهِ كَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ
14. Efemen kēne alē beyyinetim-mir-rabbihî kemen zuyyine lehû sûu amelihî vettebeû ehvēehum.
14. Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilmiş de heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu?

15. مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيماً فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ
15. Meselul cennetilletî vuidel muttegûne fîhē enhērum-mim-mēin ğayri âsiniv-veenhērum min lebenil-lem yeteğayyer tağmuhû veenhērum-min [k]hamril lezzetil-lişşēribîne veenhērum-min aselim musaffen velehum fîhē min küllissemerâti vemeğfiratum-mir-rabbihim kemen hüve [k]hâlidun finnēri vesugû mēen hamîmen fegattaa em’âehum.
15. Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?

16. وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ حَتَّى إِذَا خَرَجُوا مِنْ عِندِكَ قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفاً أُوْلَئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ
16. Veminhum mey-yestemiu ileyke hattē izē [k]haracû min indike gâlû lillezîne ûtul ilme mēzē gâle ânifen ulēikellezîne tabeallâhu alē gulûbihim vēttebeû ehvēehum.
16. Ey Muhammed! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: “O demin ne söyledi?” diye sorarlar. İşte onlar Allah’ın kalplerini mühürlediği kimselerdir. Onlar sadece kendi heva ve heveslerine uyarlar.

17. وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْواهُمْ
17. Vellezînehtedev zēdehum huden veâtēhum tagvâhum.
17. Doğru yola girenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara kötülükten sakınma çarelerini ilham etmiştir.

18. فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً فَقَدْ جَاء أَشْرَاطُهَا فَأَنَّى لَهُمْ إِذَا جَاءتْهُمْ ذِكْرَاهُمْ
18. Fehel yenzurûne illessēate en te’tiyehum bağteten fegad cēe eşrâtuhē feennē lehum izē cēethum zikrâhum.
18. Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?

19. فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
19. Fağlem ennehû lē ilehe illellâhu vēsteğfir liznbike velilmu’minîne velmu’minēti veellâhu yağlemu mutegallebeküm vemesvēküm.

19. Ey Muhammed! Bil ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah’tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.

20. وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ فَإِذَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ مُّحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَأَوْلَى لَهُمْ
20. Veyegûlullezîne âmenû levlē nuzzilet sûratun feizē unzilet sûratum-muhkemetuv-vezukira fîhel gitēlu raeytellezîne fî gulûbihim meradun yenzurûne ileyke nezaral meğşiyyi aleyhi minel mevti feevlē lehum.
20. İman edenler: “Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse.” derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.

21. طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَّعْرُوفٌ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْراً لَّهُمْ
21. Tâatuv vegavlum-mağrûfun feizē azemel emru felev sadegullâhe lekēne [k]hayrallehum.
21. Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah’ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

22. فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِن تَوَلَّيْتُمْ أَن تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ
22. Fehel aseytum in tevelleytum en tufsidû fil ardi vetugattıû erhâmeküm.
22. Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?

23. أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَى أَبْصَارَهُمْ
23. Ulēikellezîne leanehumullâhu feesammehum veeğmē ebsârahum.
23. İşte onlar, Allah’ın lanetlediği, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.

24. أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا
24. Efelē yetedebberûnel gur’âne em alē gulûbin egfēluhē.
24. Onlar Kuran’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?

25. إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَى لَهُمْ
25. İnnellezînerteddû alē edbērihim mim-bağdi mē tebeyyene lehumul hudeşşeytânu sevvelelehum veemlēlehum.
25. Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.

26. ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ
26. Zēlike biennehum gâlû lillezîne kerihû mē nezzelellâhu senutiyuküm fî bağdil emri veellâhu yağlemu isrârahum.
26. Çünkü onlar Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: “Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz.” demişlerdi. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu.

27. فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ
27. Fekeyfe izē teveffethumul melēiketu yedribûne vucûhehum veedbērahum.
27. Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?

28. ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ
28. Zēlike biennehumuttebeû mē es[k]hatallâhe vekerihû ridvēnehû feehbeta eğmēlehum.
28. Bu onların Allah’ı gazaplandıran şeylere uymaları ve O’nun rızasına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.

29. أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَن لَّن يُخْرِجَ اللَّهُ أَضْغَانَهُمْ
29. Em hasibellezîne fî gulûbihim meradun en len yu[k]hricellâhu edğânehum.
29. Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah kendilerinin kinlerini hiç ortaya çıkarmaz mı sandılar?

30. وَلَوْ نَشَاء لَأَرَيْنَاكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُم بِسِيمَاهُمْ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ فِي لَحْنِ الْقَوْلِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ أَعْمَالَكُمْ
30. Velev neşēu leeraynēkehum felearaftehum bisîmēhum veleteğrifennehum fî lehnil gavli veellâhu yağlemu ağmēleküm.
30. Ey Muhammed! Eğer biz dileseydik onları sana gösterirdik. Sen de onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki, sen onları sözlerinin üslubundan da tanırsın. Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir.

31. وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنكُمْ وَالصَّابِرِينَ وَنَبْلُوَ أَخْبَارَكُمْ
31. Velenebluvenneküm hattē nağlemel mucēhidîne minküm vessâbirîne veneblüve e[k]hbēraküm.
31. Andolsun ki, biz içinizden cihat edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz.

32. إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الهُدَى لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئاً وَسَيُحْبِطُ أَعْمَالَهُمْ
32. İnnellezîne keferû vesaddû an sebîlillâhi veşēggurrasûle mim bağdi mē tebeyyene lehumulhudē len yedurrullâhe şey’ev-veseyuhbitu ağmēlehum.
32. Şüphesiz ki, inkâr edenler, Allah yolundan menedenler ve kendilerine doğru yol açıkça belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler Allah’a hiçbir zarar veremeyeceklerdir. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.

33. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ
33. Yē eyyuhellezîne âmenû etîullâhe veetîurrasûle velē tubtılû ağmēleküm.
33. Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.

34. إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ
34. İnnellezîne keferû vesaddû an sebîlillâhi sümme mētû vehum küffērun felen yeğfirallâhu lehum.
34. Şüphesiz ki, inkâr edip, Allah yolundan saptıran, sonra da kâfir olarak ölenlere gelince Allah onları asla bağışlamayacaktır.

35. فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ
35.Felē tehinû vetedû ilesselmi veentumul ağlevne veellâhu meaküm veley-yetiraküm ağmēleküm.
35. Sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O sizin amellerinizi eksiltmeyecektir.

36. إِنَّمَا الحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَإِن تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْأَلْكُمْ أَمْوَالَكُمْ
36. İnnemelhayētuddunyē leibuv-velehvuv-vein tu’minû vetettegû yu’tiküm ucûraküm velē yeselküm emvēleküm
36. Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez.

37. إِن يَسْأَلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ أَضْغَانَكُمْ
37. İy-yeselkümûhē feyuhfiküm teb[k]halû veyu[k]hric edğâneküm.
37. Eğer sizden onların tamamını isteyip de sizi zorlasaydı cimrilik ederdiniz. Bu da sizin bütün kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

38. هَاأَنتُمْ هَؤُلَاء تُدْعَوْنَ لِتُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَمِنكُم مَّن يَبْخَلُ وَمَن يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَن نَّفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنتُمُ الْفُقَرَاء وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُمْ
38. Hēentum hēulēi tudavne litunfigû fî sebîlillâhi feminküm mey-yeb[k]halu vemey-yeb[k]hal feinnemē yeb[k]halu an-nefsihî veellâhul ğaniyyu veentumul fugarâu vein tetevellev yestebdil gavmen ğayraküm sümme lē yekûnû emsēleküm.
38. İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer siz Hakk’tan yüz çevirirseniz Allah yerinize başka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.

 

İlgili Diğer Konular

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün