GündemSözler

Fuzuli’den Şikayetname

Fuzuli'nin Şikayetname Eseri Günümüz Türkçesi ve orijinal metni. Şikayetname nedir, kimin eseri? Şikayetname ne zaman yazıldı? Konusu ve türü nedir? Şikayetname niçin yazılmıştır?

Fuzuli’nin Şikayetname Eseri Günümüz Türkçesi ve orijinal metni. Şikayetname nedir, kimin eseri? Şikayetname ne zaman yazıldı? Konusu ve türü nedir? Şikayetname niçin yazılmıştır? Şikayetname’nin yazılma amacı nedir? Peki, dönemi için önemli bir çıkış olan Şikayetname’nin içeriği nedir, Fuzuli neyden ve niçin şikayet etmiştir? Fuzuli’nin mektuplarından Şikayetname sözleri

Şikayetname Nedir?

Azerbaycan Türkçesinin en büyük lirik şairi olarak kabul edilen Divan şiirinin köşe taşlarından biri olan Fuzulî Arapça, Farsça ve Azeri Türkçesi ile verdiği eserlerle 16. yüzyıldan itibaren adını duyurmuş büyük bir şairdir.

Muhammed Süleyman oğlu Füzuli / محمد سليمان اوغلو فضولی , Kanuni Sultan Süleyman (I. Süleyman)’nin Bağdat’ı fethinden sonra (1534) Osmanlı sarayının hizmetine girmiş ve padişaha kasideler sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiş, ancak maaşının kesilmesi nedeniyle Şikâyetnâme’yi yazmıştır.

Şikayetname, emekli maaşını alamaması üzerine vakıfta gördüğü bürokrasiyi, rüşvetçiliği ve yozlaşmayı Nişancı Celalzâde Mustafa Çelebi’ye hitaben yazdığı mektubun adıdır. Bu nedenle Fuzūlī’nin Şikayetname eseri “Nişancı Paşa Mektubu” ismiyle de anılır.

Koca Nişancı olarak şöhret bulan ve şiirde Nişanî mahlasını kullanan Celâlzâde ile Fuzûlî arasında yalnız bir tanışıklık değil kuvvetli bir dostluk olduğu da söylenebilir. Fuzûlî’nin nüktedan ve iğneleyici mizah yeteneğini çok açık bir şekilde aksettiren ve edebi değeri her türlü tenkidin üstünde olan Şikayetnâmeyi mensur eserlerin başında saymak isabetli olacaktır.

Şikâyetnâme, eski harflerle Fuzûlî külliyâtları içinde defâlarca basılmış, yeni ve tenkitli bir yayını da Dr. Abdülkadir Karahan tarafından “Fuzûlî’nin Mektupları” başlığı altında Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi’nde yayınlanmıştır.  Fuzuli’nin Şikâyetnâmesinden başka Türkçe üç mektubu daha bulunmuş ve Şikâyetnâme ile bir arada neşr olunmuştur.

Tarihçi Halil İnalcık’a göre Fuzuli, Osmanlı’dan önce Osmanlı’nın düşmanı Safevileri desteklediği için destek görmemiştir. (Kaynak: H. İnalcık Has-Bağçede ‘Ayş u Tarab)

Şikayetname’nin Konusu ve Yazılma Nedeni

Fuzuli’nin eşsiz anlatımıyla karşılıklı sohbet şeklinde kaleme alınan eserde, rüşvetin yaygın olduğu, alacaklılara haklarının verilmediği gözlemlenir. Toplum düzenindeki ahlaki bozulma ve yozlaşma devlet dairelerini de etkilemiştir. Eserde, özellikle memur tipine karşı getirilen ciddi bir eleştiri vardır. Memuriyetteki usulsüzlükler, memurların kaba ve alaycı davranışları eserin konuları arasında yer alır.

Şikayetname ne zaman yazıldı?

Şikayetname’nin yazıldığı tarih 1530’lu yıllardır. 16. yüzyılda şair Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşanmış olan “Şikayetname”de konu günceldir. Zamanın resmî dairelerinde memurların nasıl çalıştıklarını veya  çalışmadıklarını, verilen emirlerin, imzalanan ve mühürlenen belgelerin gülünçlüğünü, merkezden – Hümayun’dan verilen emirlerin eyaletlerde ve taşralardaki uygulanmasında yaşanan zorlukların gerçek yüzünü kanıtlayan kara mizahtır.

Fuzuli’nin yaklaşık 500 yıl önce kaleme aldığı Şikayetname’ye konu olan olay somuttur, gerçekten vuku bulmuştur, başka bir deyişle, hayal veya kurmaca ürünü değildir.

Şikayetname’nin Edebi Türü

Fuzuli’nin sosyal eleştiri içeren mensur mektubu Şikayetname, kâfiyeli nesir tarzında, süslü nesir ve hiciv türünün en başarılı ve güçlü örneklerinden biridir. Şair, mektubuyla bürokrasiyi, rüşveti ve sosyal aksaklıkları eleştirir.

Eser aynı zamanda ilk edebi mektup örnekleri arasında gösterilir. Bu tarz Edebi Mektup türüne klasik edebiyatta “münşeat” adı verilir.

Genellikle âlim vasfıyla bilinen, çekingen ve hassas mizaçlı Fuzuli ile memurlar arasında geçen bu karşılıklı konuşma sözleri, ister birebir şekilde söylenmiş olsun, isterse oradaki tartışmayı şair bize bir edebiyat ve zeka oyunu haline getirerek nakletmiş bulunsun, beşeri ahlak bozukluğunun müessif ve ezici bir halini dehşetli bir tarzda tasvir etmektedir.  Nesir ve hiciv türünün en başarılı ve dâhisi olarak kabul edilen Fuzuli, insafsız memurların alnına ebedi bir ayıbın bir hakaretin damgasını basmıştır.

Fuzuli’den Şikayetname

(…) huzurlarına gitdüm. Bir topluluk gördüm, durumları perişan. Ne safâdan anda eser ve ne doğruluktan anda nişan var. (…)

سلام وردم رشوت دگلدر ديو آلمادىلر

Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar

Orijinal Metin

Selam virdüm rüşvet degüldür diyü almadılar. Hükm gösterdüm faidesüz diyü mültefit olmadılar. Egerçi zahirde suret-i itaat gösterdiler amma zebân-ı hâl ile cemî’i su’alime cevab virdiler.

Didüm:

— Yâ eyyühe’lashâb bu ne fi’l-i hatâ ve ne çîn-i ebrûdur.

Didiler:

— Muttasıl bizüm adetimüz budur.

Didüm:

— Benüm ri’âyetümi vâcib görmişler ve bana berât-ı tekâ’üd virmişler ki evkâfdan hemişe behr-mend olam ve padişaha ferâgatla du’a kılam.

Didiler:

— Ey miskin senün mezâlimine girmişler ve sermaye-i tereddüd virmişler ki müdâm fa’idesiz cidâl edesin ve nâ-mübârek yüzleri görüp nâmülâyim sözler işidesin.

Didüm:

— Berâtımun mazmunı ne içün suret bulmaz.

Didiler:

— Zevâ’iddür husûli mümkin olmaz.

Didüm:

— Böyle evkaf zevayidsiz olur mı?

Didiler

— Zarûrîyât-ı asitâneden kalursa bizden kalur mı?

Didüm:

— Vakf malın ziyade tasarruf itmek vebaldür.

Didiler:

— Akçemiz ile satın almışuz bize helaldür.

Didüm

— Hisâb alsalar bu sülûkunuzun fesâdı bulunur.

Didiler:

— Bu hisâb kıyametde alınur.

Didüm:

— Dünyâda dahî hisâb olur haberin işitmişsinüz.

Didiler:

— Andan dahi bâkimüz yokdur kâtipleri razı itmişüz.

Gördüm ki sualime cevâbdan gayrı nesne virmezler ve bu berâtile hâcetüm revâ kılmağın görmezler, nâ-çâr terk-i mücadele kıldum ve me’yûs u mahrum gûşe-i ‘uzletimde çekildüm.

Günümüz Türkçesi

Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm -beratımı- gösterdim faydasız diye ilgilenmediler.

Her ne kadar görünürde itaat etseler de hal (vücut) diliyle tüm sorularıma cevap verdiler.

Dedim:

— Ey kardeşler bu ne hatalı iş ve ne çatık kaştır.

Dediler:

— Bizim âdetimiz sürekli budur.

Dedim:

— Bana hürmeti layık görmüşler ve emeklilik belgesi vermişler ki vakıf malına daima hissedar olayım ve padişaha huzur içinde dua edeyim.

Dediler:

— Ey miskin sana zulmetmişler ve şüpheli bir sermaye vermişler ki sürekli faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.

Dedim:

— Evrakın gereği niçin yapılmaz?

Dediler:

— Fazlalıktır. Gerçekleşmesi mümkün değildir.

Dedim:

— Böyle (bir) vakfın parası nasıl olmaz?

Dediler:

— İstanbul’un zaruri ihtiyaçlarından kalsa da bizden kalır mı?

Dedim:

— Vakıf malının lüzumsuz harcanması günahtır.

Dediler:

— Paramız ile satın almışız bize helaldir.

Dedim:

— Araştırsalar tuttuğunuz bu yolun kötülüğü ortaya çıkar.

Dediler:

— Bu hesap kıyamette alınır.

Dedim:

— Dünyada dahi hesap alınır (bunun) haberini işitmişiz.

Dediler:

— Ondan da endişemiz yoktur, katipleri razı etmişiz.

Gördüm ki sorularıma cevaptan başka şey vermezler ve bu belgeyle ihtiyacımı karşılamayı uygun görmezler, çaresiz mücadele etmeyi bıraktım ve ümitsiz ve mahrum (bir şekilde) köşeme çekildim.

Benzer Konular 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün