İslam

Muhacir, Ensar Ne Demek? Muhacir ve Ensar Kime Denir?

Ensar ve Muhacir sözcükleri İslamiyet'in yayılışı ile birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Peki Ensar ve Muhacir nedir, kimlere denir?

Ensar ve Muhacir sözcükleri İslamiyet’in yayılışı ile birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Peki Ensar ve Muhacir nedir, kimlere denir? Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara ne denir?

Muhacir, Ensar Ne Demek?

Muhacir; sözlükte “Hicret eden, yerleşmek için başka bir yere giden, göç eden.” anlamına gelmektedir.

Muhacir; Mekke’den Medine’ye Hicret eden sahabelere, Müslümanlara denir.

Ensar, Arapça bir sözcüktür. Arapça’da “yardımcılar, yardım edenler” anlamına gelmektedir.

Ensar; Hz. Peygamber (Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem) Mekke’den Medine’ye göçtüğü zaman, Mekke’den gelen Müslümanlar’ı konuk edip, onlara yardım edenler Müslümanlar için kullanılmıştır.

Muhacir hicret Müslümanlara denir. Ensar ise Mekke’den Medine’ye hicret edenlere yardım edenlere verilen addır. “

Muhacirlerin Önemi ve Mükafatı 

Muhâcirler Hicret ederek sadece fedâkârlık yapmıyor, aynı zamanda bir dînî vecîbeyi de îfâ ediyorlardı. Zîrâ Allahü Tealâ Kur’ân-ı Kerîm’de, gerektiği hâlde hicret etmeyenler hakkında şöyle buyurur;

“Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: «Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)» Onlar da; «Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik.» derler. Melekler; «Allâhʼın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!» derler. İşte bunların gidecekleri yer Cehennemʼdir. O ne kötü varış yeridir.” (Nisâ Suresi 97)

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de, Muhâcirlerin günahlarını bağışlayacağını ve onları Cennetʼle mükâfatlandıracağını da şu Ayet-i Kerimeler ile bildirmektedir:

“…Hicret edenler, memleketlerinden çıkarılanlar, Ben’im yolumda eziyete uğrayanlar, savaşanlar ve öldürülenlerin günahlarını mutlakâ örteceğim, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Onlar, Allâh tarafından tasavvur edemeyeceğiniz bir mükâfâta kavuşacaklar. Mükâfâtın en güzeli Allâh katındadır.” (Âl-i İmrân, 195)

“Zulme uğradıktan sonra Allâh’ın rızâsı için hicret eden mü’minleri, dünyâda güzel bir yere yerleştireceğiz. Âhiretin mükâfâtı ise daha büyüktür. Bir bilseler.” (Nahl Suresi, 41)

“Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden, ardından da cihâd eden ve sabreden kimselerin yardımcısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Nahl Suresi, 110)

“Bu ganîmet mallarında, bilhassa yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış, Allâh’ın lutuf ve rızâsını isteyen, Allâh(ın dînine) ve Rasûlü’ne yardım eden fakir Muhâcirlerin hakkı vardır. İşte samîmî olanlar, onlardır.” (Haşr Suresi, 8)

Bu hususta Peygamber Efendimiz’in Muhacirler hakkında şöyle bir hadis-i şerifi vardır;

“Muhâcirler, insanlardan yetmiş sene evvel Cennete girip onun nîmetlerinden istifâde edeceklerdir. Hâlbuki insanlar hesap vermek için bekletileceklerdir.” (Heysemî, X, 15)

Muhâcirler, Medîne’ye geldiklerinde, yaşadıkları hasretin yanı sıra Medîne’nin havasına da uzun süre alışamamış, hummâ ve benzeri hastalıklara yakalanmışlardı. Hazret-i Ayşe, babası Ebûbekir Sıddîk ve Bilâl-i Habeşî’nin (r.a.) hummâ ateşi ve Mekke hasretiyle muzdarip hâllerini görünce durumu Allâh Resûlü’ne bildirmiş, Hazret-i Peygamber de bunun üzerine şöyle duâ etmişti:

“Yâ Rabbi! Mekke’yi bize sevdirdiğin gibi Medîne’yi de sevdir! Öyle ki Mekke’den daha ziyâde sevdir! Mahsullerine bereket ihsân eyle! Yâ Rabbi! Medîne’nin havâsını güzel­leştir, hummâ ve sıtmasını Cuhfe’ye naklet!” (Buhârî, Fedâilü’l-Medîne, 12; Müslim, Hacc, 480)

“Müslüman, dilinden ve elinden (diğer) Müslümanların (emin ve) selâmette bulunduğu kimsedir. Muhacir ise, Allah-u Teâlâ’nın yasakladıklarının (kaçınıp uzaklaşan ve) hicret eden kimsedir.” (Hadis-i Şerif)

Muhacir ve Ensar Kardeşliği

Peygamber Efendimiz, Muhâcirler ile Ensâr’ı ikişer ikişer kardeş ilân ettiği zaman, Ensâr, Muhâcir kardeşlerini Medîne’deki evlerine, işlerine, bağ ve bahçelerine ortak ederek öz kardeşliğin de üstünde ve ötesinde benzersiz bir birlik ve tesânüd örneği gösterdiler.

Ensar’ın bu samîmî tavrını Kur’ân-ı Kerîm şöyle medheder:

“Daha önceden Medîne’yi yurt edinmiş ve gönüllerine îmânı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler, onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı hissetmezler, kendileri zarûret içerisinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar.” (Haşr Suresi, 9)

Peygamber Efendimiz Medîne’ye geldiğinde Muhâcirler:

“–Yâ Rasûlallâh! Kendilerine hicret ettiğimiz şu kavim kadar cömert ve hayırsever kimseler görmedik. Malı çok olan bol bol veriyor, az olan da fedâkârlık yapıyor, yardımda bulunuyor. Bütün maîşet derdimizi giderdiler ve bizi mallarına ortak ettiler. Korkuyoruz bütün ecir ve sevâbı alıp götürecekler.” dediler.

Resûlullâh şöyle buyurdu:

“–Hayır, onlar için Allâh’a duâ ettiğiniz ve yaptıklarından dolayı kendilerini senâ ettiğiniz müddetçe siz de (sevâba nâil olursunuz.)” (Tirmizî, Kıyâmet, 44/2487)

Câbir (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre;

“Ensâr, hurmalarını devşirdiklerinde bunları ikiye ayırırlar, bir tarafa çok, diğer tarafa da az hurma koyarlardı. Daha sonra az olan tarafa hurma dallarını koyar (ak o tarafı çok gösterip) Muhâcirlere; «Hangisini tercih ederseniz alın.» derlerdi. Onlar da (çok görünen yığın Ensâr kardeşlerimizin olsun diye, az görünen yığını alırlar) ve böylece hurmanın çoğu onlara giderdi. Ensâr da bu şekilde az olan kısmı kendilerine ayırmış olurlardı. Hayber’in fethine kadar Ensâr’ın bu âlicenaplığı aynı şekilde devâm etti.” (Heysemî, 40)

Ensar’ın Fazileti ve Önemi

Ensâr’ın fazîleti hakkında Peygamber Efendimiz’in hadislerinden mübârek sözlerden bâzıları şunlardır:

“Allâh’a ve âhirete îmân eden kimse, Ensâr’a buğzetmesin.” (Tirmizî, Menâkıb, 25/3906)

“Onları ancak mü’minler sever ve onlardan ancak münâfık olanlar nefret eder. Ensâr’ı seveni Allâh da sever, onlara buğz edene Allâh da buğz eder.” (Tirmizî, Menâkıb, 25/3900)

“Ey insanlar! İnsanlar çoğalıyor ancak Ensâr azalıyor. Hattâ yemekteki tuz kadar azalacaklar…” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 11)

“Sizlere Ensâr’a iyi muâmele etmenizi tavsiye ederim. Onlar benim cemaatim, sırdaşlarım ve eminlerimdir.Üzerlerine düşen vazîfeleri hakkıyla yapmışlardır. Hizmetlerinin karşılığı ise henüz tam olarak ödenmemiştir. (Âhirette fazlasıyla ödenecektir.) Bu sebeple onların iyilerine iyilikle muâmele edin, kötülük yapanlarını da affedin.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 11)

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem), Ensâr, Muhâcir, bütün ashâbına karşı büyük bir muhabbet duymakta idi. Öyle ki bütün ashâbı, Allâh Resûlü’nün herkesten çok kendilerini sevdiği düşüncesini taşımaktaydı.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün