Absürd Düzende Akıllı Olmak Bir Kusurdur
Absürd düzende akıllı olmak bir kusur mudur, yoksa direniş biçimi mi? Akıl ve Mantığın Cezalandırıldığı Toplumlar Üzerine derinlemesine ir analiz.
Absürd düzende akıllı olmak bir kusur mudur, yoksa direniş biçimi mi? Akıl ve Mantığın Cezalandırıldığı Toplumlar Üzerine Kafka, Camus, Foucault ve Bauman gibi düşünürlerin izinde, modern toplumda aklın değeri, sistem eleştirisi ve bireysel sorgulamanın önemi üzerine derinlemesine bir analiz.
Absürd Düzende Akıllı Olmak
WhatsApp durumuna ‘Faiz artarsa enflasyon düşer’ yazdığınızda gelen tepkileri hatırlayın. Ya da devlet dairesinde ‘Bu belge neden gerekli?’ diye sorduğunuzda aldığınız o boş bakışları… İşte tam da bu anlarda, Kafka’nın 100 yıl önce tarif ettiği absürd bürokrasiyle yüzleşiriz. Ve anlarız ki: Bu düzende akıllı olmak bir kusur, sorgulamak ise görülmemiş bir cürrettir.
Camus’nün deyişiyle “Makul olmayanla tutkulu yüzleşme” olan absürd kavramı, bazen günlük hayatın ta kendisine dönüşmüş durumda. Bürokrasinin labirentlerinde kaybolmuş toplumlarda ise bu ‘suç’, cezasını anında bulur – dışlanmayla, yalnızlıkla, bazen de işini kaybetmeyle.
Akademiden medyaya, gündelik hayattan siyasete, akıllı olmanın nasıl bir “kusur” olarak görüldüğünü somut örneklerle ortaya koyacağız. Peki nasıl oldu da akılcılık, bu topraklarda neredeyse bir “suç” haline geldi? Bu dinamikler Türkiye’de nasıl işliyor? İşte çarpıcı örneklerle analiz.
Absürtlük Nedir ve Neden Akıl Kusur Sayılır?
Absürt, varoluşçuluk felsefesinde insanın anlam arayışı ile evrenin kayıtsızlığı arasındaki çatışmayı ifade eder. Camus’nün deyişiyle ‘Makul olmayanla tutkulu bir yüzleşme’dir.
Absürtlük felsefesi (Camus, Kafka), anlamsız bir dünyada anlam arayışının çelişkisini anlatır. Ancak bu fikir, günümüzde siyasi ve toplumsal sistemlerin irrasyonel işleyişine de uyarlanabilir.
Türkiye gibi otoriterleşme eğilimli, bürokrasinin ağır, popülizmin güçlü olduğu ülkelerde:
- Eleştirel akıl, sistemi tehdit olarak görülür.
- Doğruyu söylemek, “uyumsuzluk” olarak yaftalanır.
- Mantıklı olan değil, “sisteme uyan” ödüllendirilir.
Camus’nün ‘makul olmayanla tutkulu yüzleşme’ dediği absürtlük, Türkiye’de gündelik hayatın ta kendisine dönüşmüştür. Foucault’nun uyardığı gibi:
‘İktidar, dirençle karşılaştığı yerde kendini açığa vurur.’
Akıl Cezalandırılıyor mu?
Günümüz dünyasında, özellikle de Türkiye gibi karmaşık bürokratik yapılarla, sosyal çelişkilerle ve norm dışı uygulamalarla iç içe geçmiş ülkelerde, aklıyla hareket eden bireylerin dışlandığını ya da cezalandırıldığını görmek mümkün. Toplumda rasyonel düşünce ve yapıcı sorgulama bazen bir tehdit gibi algılanır. Bu çelişkiyi tanımlamak için son yıllarda sıkça duyduğumuz bir ifade var:
“Absürd düzende akıllı olmak bir kusurdur.”
Bu söz doğrudan Franz Kafka’ya ait değildir. Ancak, Kafka’nın birey ve sistem üzerine kurduğu edebi dünyayla neredeyse birebir örtüşür.
Bauman’ın ‘akışkan modernite’ kavramı, bu cezalandırmanın neden kalıcı olduğunu açıklar:
‘Toplumsal bağlar zayıfladıkça, düşmanlık bir dayanak haline gelir. Düşmanlık, güvensizliğin yapıştırıcısıdır.’
Sosyal medyada linç edilen mantıklı paylaşımlar veya ‘faiz lobisi’ gibi hayali düşmanlar, bu korkunun tezahürüdür.
Absürd Düzen Nedir? Akıl Neden Tehlikeli Görülür?
Absürd düzen, mantıksız kuralların, karmaşık bürokrasilerin ve sorgulanamayan otoritelerin hüküm sürdüğü bir yapıdır. Bu düzende bireyin mantıklı olması, sistemi zorlaması anlamına gelir. Sistem ise kendi devamlılığını korumak adına, mantıklı olanı değil, uyum sağlayanı ödüllendirir.
Kafka’nın Eserlerinde Akıl ve Absürtlük
Franz Kafka, Dava, Şato ve Dönüşüm gibi eserlerinde bu durumu edebi açıdan derinlemesine işlemiştir. Özellikle Dava adlı romanında, ana karakter Josef K., hiçbir suçu olmamasına rağmen yargılanır. Ancak ne suçun içeriği ne de mahkemenin nasıl çalıştığı açıktır. Josef K.’nin akılcı soruları, sistem tarafından dikkate alınmaz. Bu durum Kafka’nın şu görüşüyle özetlenebilir:
“Yasa herkese açık, ama ona ulaşmak imkânsızdır.” – Franz Kafka, “Yasa Önünde”
Kafka’nın ‘Yasa Önünde’ öyküsünde olduğu gibi, günümüz insanı da yasaya ulaşamaz. Çünkü sistem, anlamı erişilmez kılar.
Günümüzde, akıl dışı şekilde yapılandırılmış siyasi ve toplumsal sistemlerin işleyişine de birebir uyar.
Özellikle
- Otoriterleşmenin arttığı,
- Popülist retoriğin baskınlaştığı,
- Bürokratik irrasyonelliğin kronikleştiği ülkelerde;
akılcılık ve eleştirel düşünce, sistem için bir tehdit gibi algılanabilir. Akıl, sorgular. Sorgulayan ise düzeni bozar. İşte bu nedenle, absürd düzende akıllı olmak bazen bir kusur, hatta suç haline gelir.
Türkiye’de Akıl Cezalandırılır mı?
Türkiye’de akıl, yani düşünme ve sorgulama yetisi, hukuki ve toplumsal bağlamda farklı şekillerde ele alınır. Toplumsal ve kültürel açıdan ise, özgür düşünce ve eleştirel akıl zaman zaman desteklenirken, bazı dönemlerde baskılanabilir. Bu, siyasi ve sosyal dinamiklere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.
Bürokratik Gerçeklikler
E-devlet sistemlerinin gelişmesine rağmen hâlâ birçok resmi işlemde mantıksız prosedürler geçerlidir. Belge tesliminde mantıklı bir çözüm öneren kişi, çoğu zaman memurdan şu cevabı alır:
“Burada işler böyle yürümez.”
Eğitimde Ezber ve Sorgulama Sorunu
Sorgulayan öğrenci, ne yazık ki “başına iş alır.” Oysa eğitim, merakla başlar. Türkiye’de akılcı yaklaşım gösteren öğrenciye çoğu zaman sistemin verdiği yanıt şudur:
“Çok biliyorsan öğretmen ol.”
İş Hayatında “Fazla Akıllı” Olmak
İş yerlerinde verimliliği artırmak isteyen birey, “fazla öne çıkan” kişi olarak görülür. Bu da ya mobbing ya da dışlanma ile sonuçlanabilir.
Siyasette Akılcılığın Cezalandırılması
Absürd Düzende Akıllı Olmak: Bürokrasi, Eğitim ve İş Hayatından Günlük Örneklerin Yanı Sıra Siyasette Akılcılığın Cezalandırılması
Örnek 1: Akademisyenlerin “Barış Bildirisi” ve İdam Edilen Kariyerler
2016’da “Bu suça ortak olmayacağız” diyen 1128 akademisyen, “terör propagandası” ile suçlandı.
Sonuç:
- Yüzlerce kişi işten atıldı, pasaportları iptal edildi.
- Akademik özgürlük yerine “sadakat” öne çıktı.
Absürtlük: Barış talep etmek suç sayıldı, eleştiri “vatan hainliği”ne dönüştürüldü.
2016 Barış Bildirisi’ni imzalayan akademisyenlerin cezalandırılması, Foucault’nun ‘normalleştirme iktidarı’nı hatırlatır. Sistem, ‘sadakat’ ile ‘ihanet’ arasındaki çizgiyi keyfi çeker. Tıpkı Hapishanenin Doğuşu’nda vurgulandığı gibi:
‘İktidar, doğruyu tanımlayarak yanlışı yaratır.’
Örnek 2: Ekonomi Politikalarında “Gerçeklerin” Yok Sayılması
- Faiz-enflasyon ilişkisi reddedildi, “faiz sebep, enflasyon sonuç” denilerek bilimsel ekonomi ters yüz edildi.
- TL’nin değer kaybı “döviz kumpası” diye açıklandı.
Absürtlük: Gerçekler söylendiğinde “ekonomiyi baltalamak” ile suçlanıldı.
Medyada Akla Değil, “Uyuma” Değer Verilmesi
Örnek 3: Sansür ve Otosansür Mekanizmaları
- Wikileaks belgelerini yayınlayan gazeteciler (2010) veya Soma faciasını soruşturanlar cezalandırıldı.
- “Alternatif medya” yandaş medyaya karşı susturuldu.
Absürtlük: Hakikati aramak değil, iktidarın söylemini tekrarlamak ödüllendirildi.
Örnek 4: Sosyal Medyada “Algorithmik Aptallaştırma”
- Twitter’da muhalif hesapların kısıtlanması, “devlet destekli raporlama” ile engellenmesi.
- YouTube’da eleştirel içeriklerin “uygunsuz” diye kaldırılması.
Absürtlük: Mantıklı argümanlar yerine, duygusal tepkiler öne çıkarıldı.
Sosyal Medyada Linç ve Toplumsal Uyum Baskısı
Rasyonel eleştiri veya bilimsel bakış açısıyla paylaşılan gönderiler, zaman zaman kalabalıklar tarafından yanlış anlaşılır veya linç edilir. Çünkü toplumun geneli duygusal tepkilerle hareket etmeye alışkındır.
Bu durum George Orwell’ın 1984 romanındaki şu sözle de benzerlik taşır:
“Gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.”
Akıllı Olmanın Psikolojik Yalnızlığı
Akıllı olmak, bazen yalnızlık, bazen uyumsuzluk, bazen de çaresizlik getirir. Kafka’nın karakterleri gibi, birey sistemle baş edemedikçe içe döner, sorgular ama çoğu zaman cevapsız kalır.
Gerçek, çoğunluğun inandığı şey değildir; gerçek, yalnız kalabilme cesaretine sahip olanların keşfettiği şeydir.” – Arthur Schopenhauer
Akıllı insanın yalnızlığı, sistemin irrasyonelliğine direnmenin bedelidir. Türkiye’de ve dünyada:
- Eleştirel düşünenler “uyumsuz” diye dışlanır.
- Gerçeği söyleyenler susturulur veya yalnızlaştırılır.
- Kafka’nın Dava’sındaki Josef K. gibi, birey anlamsız bir suçlama karşısında çaresiz hisseder.
Akıllı İnsanın “Uyumsuzluk” Çıkmazı
Camus’nun “uyumsuz insan” kavramı, akıllı bireyin sistemle çatışmasını anlatır.
Örnek: İş Dünyasında “Evet Efendimci” Kültürü
- Eleştirel çalışanlar, “ekibin huzurunu bozan” diye etiketlenir.
- Liyakat yerine “dalkavukluk” terfi ettirilir.
Sonuç: Akıllı insan ya susar ya da yalnız kalır.
Örnek 4: Sosyal Medyada “Algorithmik Yalnızlık”
- Twitter’da mantıklı paylaşımlar “engellenme” veya “linç” riski taşır.
- Kalabalık, duygusal tepkilerle hareket ederken, akılcı argümanlar görmezden gelinir.
Kafka’nın Dediği Gibi:
“Bir kafes, kuş aramak için dolaşıyordu.” Sistem, özgür düşünceyi kafese koymak ister.
Bu Döngü Neden Kırılmaz?
Çünkü sistem, kendini korumak üzere evrimleşir. Türkiye gibi ülkelerde toplumsal yapıların çoğu, değişime değil devamlılığa odaklıdır. Sorgulayan kişi, “düzeni bozmakla” suçlanır. Oysa sorgulama, gelişmenin temelidir.
Türkiye’nin siyasi ve toplumsal yapısı incelendiğinde, statükoyu korumaya programlanmış bir dizi mekanizma görülür. Bu durum sadece bize özgü değil, benzer gelişmekte olan ülkelerin çoğunda gözlemlenir. Peki neden bu sistemler değişime bu kadar direnç gösterir?
“Hiçbir sistem, kendi varlığını sonlandıracak bir değişime gönüllü olarak izin vermez.” – Noam Chomsky
Türkiye Özelinde Değişimin Önündeki 3 Büyük Engel
Engel 1: “Biz Böyle Biliriz” Kültürü
- Gelenekler, sorgulanamaz tabular haline gelmiştir.
- “Atalarımızdan böyle gördük” mantığı, yeniliğe kapalıdır.
Engel 2: Kutuplaştırılmış Toplum Yapısı
- Siyasi kutuplaşma, ortak akıl üretmeyi engeller.
- “Ya bizdensin ya onlardan” ikilemi, diyaloğu imkansız kılar.
Engel 3: Korku Kültürünün Yaygınlığı
- Geçmiş darbelerin travması, “düzenin bozulması” korkusunu besler.
- “İstikrar” söylemi, statükonun devamı için kullanılır.
Bu Kısır Döngü Nasıl Kırılabilir?
✓ Çözüm 1: Alternatif İletişim Ağları Oluşturmak
- Bağımsız medya platformları, sosyal dayanışma ağları geliştirilmeli.
- Örnek: Wikipedia’nın erişime kapatılması sonrası ortaya çıkan alternatif bilgi kaynakları.
- Alternatif Medya: Bağımsız podcast kanalları ve dijital yayıncılık, bilgiye erişimde yeni imkanlar sunuyor.
✓ Çözüm 2: Eleştirel Düşünceyi Merkeze Alan Eğitim Reformu
- Ezberci değil, sorgulayıcı bir eğitim modeli şart.
- Felsefe, mantık ve bilimsel düşünce müfredatta daha fazla yer almalı.
✓ Çözüm 3: Ekonomik Bağımsızlığın Sağlanması
- Kooperatifler, sosyal girişimler desteklenmeli.
- Örnek: Kadın kooperatiflerinin yaygınlaşması.
✓ Çözüm 4: Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Türkiye’de son yıllarda yükselen sivil toplum inisiyatifleri (örneğin Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu) direnişin önemli örnekleridir.
Değişim İçin Umut Var mı?
“Dünyayı değiştirmek isteyenler, önce kendilerinden başlamalıdır.” – Sokrates
- Bireysel farkındalık, toplumsal dönüşümün ilk adımıdır.
- Küçük direniş alanları
- En güçlü sistemler bile, sorgulayan bireylerin kararlılığı karşısında çözülmüştür.
Sonuç: Akıl Kusur Değil, Direniştir
Absürd bir düzende akıllı olmak bir kusur değil, bizzat direnişin kendisidir. Kafka’nın karakterleri sistemin labirentinde kaybolur, ama okuyucuya bir hakikati gösterir: Bu tür düzenler, yalnızca sorgulayan bireylerin cesaretiyle çözülür.
Akıl, susturulmak istendiğinde daha da anlam kazanır. Çünkü asıl kusur, susmaktır. Gerçek dönüşüm; soran, düşünen ve ısrarla anlam arayan zihinlerle başlar. Camus’nün uyumsuz insanı gibi, bu dünyaya rağmen akıllı kalabilmek bir meydan okumadır.
“Karanlığa sövmek yerine bir kibrit yak.” – Nazım Hikmet
“Dünyada hiçbir şey, organize olmuş bir fikrin ilerleyişini durduramaz.” – Victor Hugo
Bugün absürtlüğün içinde aklıyla direnenler, yarının değişimini inşa eder. Unutmayın: Tarih, karanlığı aydınlatan fikirlerin izinden yazılır.
Not: Metin analizleri AI destekli araştırmalarla zenginleştirilmiştir.
- Mantıkta Gerçek Kavramı
- Mantık Hakkında İlginç ve Gerçek Bilgiler
- Mantık ve Zeka Arasındaki İlişki
- Kırık Camlar Teorisi
- Propaganda Nedir, Nasıl Çalışır?
- Turpun Büyüğü Heybede Ne Demek?