Cuma HutbesiGündem

Diyanet Cuma Hutbesi Yayımlandı – 27 Eylül 2019

27 Eylül 2019 tarihli Cuma Hutbesi "Cami ve Hayat" konulu Türkiye geneli tüm camilerde okunacak Diyanet Haftanın Cuma Hutbesi yayımlandı.

27 Eylül 2019 tarihli bu haftanın Cuma Hutbesi ve konusu yayımlandı. “Cami ve Hayat” konulu Türkiye geneli tüm camilerde okunacak Diyanet Haftanın Cuma Hutbesi

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve Türkiye geneli tüm camilerde okunacak olan 27 Eylül 2019 tarihli Cuma hutbesi ve konusu belli oldu.

Bu Hafta konusu “Cami ve Hayat” olan Cuma Hutbesini sitemiz üzerinden Hutbeler bölümünde bulabilir, pdf ve Word formatı olarak indirebilirsiniz.

PDF indir
Word indir

Diyanet Cuma Hutbesi 27 Eylül 2019

HAFTANIN HUTBESİ 
Tarih: 27.09.2019

CAMİ VE HAYAT

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yolda olmaları umulanlar bunlardır.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “…Beldelerin Allah’a en sevimli olan mekânları, camilerdir.”[2]

Aziz Müminler!

İslam medeniyeti, cami merkezli bir medeniyettir. Camiler, tarihten günümüze sosyal hayata şahitlik eden, İslam beldelerinin, etrafında hayat bulduğu, mümin yüreklerin kendisinde buluştuğu kutlu yerlerdir. Mahallelerimizin kalbi, şehirlerimizin ruhu, aziz milletimizin ve ümmet-i Muhammed’in güvenli yuvasıdır. Camilerimiz, sadece ibadetlerimizin değil, aynı zamanda tarihimizin, edebiyatımızın, örf ve adetlerimizin, kültürümüzün iç içe geçtiği merkezlerdir.

Değerli Müslümanlar!

Peygamberimiz, cami ve mescit yapılmasına ayrı bir önem vermiştir. Resul-i Ekrem (s.a.s), Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde ilk olarak Mescid-i Nebevî’yi inşa etmiştir. Yesrib’i Medine’ye çevirmiş, Mescid-i Nebevî’yi ilmin beşiği kılmıştır. Rahmet Peygamberi imar ettiği bu mescitle cami merkezli bir şehir modeli ortaya koymuş, camiyle hayat arasında güçlü bağlar kurmuştur. Peygamber Efendimiz, Asr-ı Saadetten itibaren, ulaştığı toprakları adalet, hikmet, merhamet, huzur, güven ve bilgiyle yoğuran İslam Medeniyetinin temellerini bu mescitte atmıştır. Mescid-i Nebevî’nin içinde ayırdığı suffe isimli özel bir bölümde kendisini ilme ve ibadete adayan, genç ve özverili bir grup sahâbî, güzide bir neslin öncüleri olmuştur. Allah Resûlü (s.a.s), bir hadis-i şeriflerinde kalbi mescitlere bağlı olan kimseleri Yüce Rabbimizin kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelendireceğini müjdelemiştir.[3] Müminleri şehirlerin gözbebeği olan camileri imar etmeye ise şöyle teşvik etmiştir: “Her kim ki Allah için bir mescit bina ederse, Allah ona Cennet’te bu mescidin benzeri bir köşk bina eder.”[4]

Kıymetli Müminler!

Yeme-içme, alış-veriş bizler için ne kadar gerekli ve anlamlı ise camilerimizi hayatımızın merkezine almak da o kadar gerekli ve değerlidir. Zira camiler, hayatın günlük telaşı içinde kendimizi dinleyebileceğimiz, kubbeleri altında Rabbimize kulluğumuzu arz edeceğimiz müstesna yerlerdir. Müslümanlar olarak kardeşliğimizi pekiştirmeye, birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırmaya vesiledir. Her türlü benlik duygusundan arınarak bedenlerimizle beraber gönüllerimizi de birleştiren mübarek mekânlardır. Hepimiz için cami, kimi zaman huzur ve sükûn, kimi zaman da umut ve teselli kaynağıdır.

Aziz Müslümanlar!

Minarelerimizden yükselen ezan sesleri bizi sadece vakit namazlarımızı eda etmeye çağırmaz. Cami, ezanıyla, minaresiyle, kubbesiyle, mihrabıyla, minberiyle aynı zamanda kulluğa, ibadete, takvaya, ilme ve güzel ahlaka davet eder. Öyleyse Rabbinin huzurunda divan durup O’na kulluğunu arz eden her mümin, cami dışında da Cenâb-ı Hakk’ın kendisini görüp gözettiğinin idrakinde olmalıdır. Aynı safta iman ve ihlas ile buluşan müminler daima kardeşliklerini korumak ve gözetmekle mükelleftir. Camileri imar ve ihya eden her bir Müslüman, yaşadığı çevreyi de aynı şekilde korur ve güzelleştirir. Yerde biten bir ota, rızkının peşinden koşan bir karıncaya dahi zarar vermez. Camisini temiz tutmaya özen gösteren mümin, Rabbimiz tarafından Müslümanlar için tamamı mescit kılınan yeryüzünü de temiz tutar.

Değerli Müslümanlar!

Ne hazindir ki yalnızlaşma ve yabancılaşma illetine düçar olduğumuz günümüzde camilerimiz, şehrin merkezindeki konumunu her geçen gün kaybetmektedir. Oysaki bizleri tıpkı bir anne şefkatiyle saracak yegâne mekânlar camilerimizdir. Yorgun ruhlarımız camilerde dinlenecek, maneviyatımız camilerde güçlenecek, anlam arayışımız camilerde cevap bulacaktır.

O halde geliniz! Camilerimizi yeniden hayatımızın merkezine alalım. Amir veya memur, işveren veya işçi, esnaf veya öğrenci sosyal hayatın hangi alanında olursak olalım yoğunluğumuza her namaz vakti ara verelim. Kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla yaşlısıyla camide olalım, camide hayat bulalım. Camilerimizi yalnız ve ıssız bırakmayalım. Rabbimizin huzuruna varmakla gerçek huzura kavuşalım. Unutmayalım ki camiler hayatın içinde, hayat camilerin içindedir.

Kıymetli Müminler!

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1-7 Ekim tarihleri arası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”

olarak kutlanacaktır. Bu yıl “Cami ve Hayat” temasıyla camilerimizin ve din görevlilerimizin hayatımıza kattığı anlam ve değerleri toplumumuzla paylaşacağız. Âl-i cenâp milletimizin camilerimizi mamur etmek için gösterdiği fedakârlıkları hayırla yâd edeceğiz.

Bu vesileyle ezan ile başlayıp sala ile son bulan hayatımıza rehberlik eden hocalarımızdan, camilerimizin en değerli varlığı olan cemaatimizden ahirete irtihal edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum. Yüce Rabbim, yurdumuzu camisiz, camilerimizi cemaatsiz, minarelerimizi ezansız bırakmasın!

[1] Tevbe, 9/18.

[2] Müslim, Mesâcid, 288.

[3] Müslim, Zekât, 91.

[4] Müslim, Zühd, 44.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

 


İlk Cuma namazı 12 Rebiülevvel 622 yılında kılınmıştır. Peygamber Efendimiz Kuba’ya geldikten sonra Ranuna adı verilen noktada öğle namazı vakti girmişti. Efendimiz de tam bu noktada iki kez hutbe verdikten sonra cemaatine Cuma namazını kıldırdı. Verilen hutbelerde yine toplumsal konular işlendi.

Bu gün, alimlerimiz tarafından Cuma suresinin “Cuma günü namaz için ezan okunduğunda Allah’ı zikretmeye koşun.” ayetinde yer alan zikir ifadesi hutbe olarak tabir edilmektedir. Böylece hutbenin farz olduğuna dair bir fikir birliği sağlanmıştır.

İlgili Konular

[display-posts]

Nukteler.com’u Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün