Kuran-ı Kerim

Taha Suresi

Taha Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu, Taha Suresi Anlamı, Taha Suresi okumanın faziletleri, Kuran-ı Kerim 20. Sure olan Taha Suresi Hakkında bilgiler

Kuran-ı Kerim’in 20. suresi olan Taha Suresi, Mekke’de nazil olmuştur. 135 âyettir. Taha Suresi Arapça-Türkçe Okunuşu, Diyanet Türkçe Meali ve Fazileti

Taha Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 135 âyettir. Kuran-ı Kerimde 20. Suredir Sûre, adını birinci âyette yer alan harflerden almıştır.

20 – Taha Suresi Hakkında Kısa Bilgi

Kuran-ı Kerim’in 20. sûresidir. 135 ayetten oluşur. Mekke’de inmiştir. İlk ayet Ta-Ha harfleriyle başladığından sûre bu adla bilinir. Bu iki harfin ne anlama geldiği bilinmez.

Sûre İsrailoğulları Peygamberi Hz. Musa’nın Allah ile konuşmasını işler, Sûrenin bir başka özelliği de Halife Ömer’in Müslümanlığı kabul etmesiyle ilgilidir. Rivayetlere göre Ömer, kız kardeşinin evinde okunan bu sûreyi dinleyince, iman edip Müslüman olmuştur.

Surede, Allah`ın peygamberler aracılığıyla insanlara gösterdiği doğru yolun temel gerçeklerine işaret edilmekte, Hz.Peygamber teselli edilerek peygamberlik görevini mutlaka en güzel şekilde başaracağı müjdelenip kendisine karşı çıkanların uğrayacağı sonuçlar izah edilmektedir.

Fazileti ve Esrarı

  • Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Taha Suresini okumaya devam ederse, Kıyamet günü muhacir ve ensarın sevabı verilir.

Tâhâ Suresi Mucizesi

  1. Her kim bu sureyi 21 kere okursa, bekarsa kısmeti açılır.
  2. Her kim sözlerinin anlaşılmasını, dili peltekse peltekliğinin gitmesini, göğsünün genişlemesini ve imtihan sırasında başarıluı olmak isterse, Taha Suresinin 25-28. ayetlerini çokça okusun. (ki bu ayetler Musa (a.s.)’în Allah’u Teala’ya (c.c.) yaptığı Duadır.)
  3. Bir türlü evlenmeye yanaşmayan veya evlenemeyen (kısmeti kapalı) çocuğunun evlenip hayırlı bir yuva kurmasını isteyen anne ve baba, evlenmesini istediği çocuğunun üzerine, Taha suresinin ilk 12 ayetini 21 kere okuyup üflerse, Allah’u Teala’nın izni ile en kısa zamanda evlenip hayırlı bir yuva kurar.
  4. Siğil, çıban, sedef vb. gibi cilt rahatsızlıklarına karşı Taha suresinin 105-107 ayetleri bir kağıda yazılıp içinde menekşe yağı olan bir kabın içinde bekletir ve o cildin üzerine bu ayetler okunarak sürülürse, Allah’ın izni ile şifa olur.

Hayırlı evlilik yapmak isteyenler için Taha Suresi 

Hayırlı bir evlilik yapmak isteyenler, hayırlı bir eş ile evlenmek isteyenler için Taha Suresi

Önce boy abdest’i  alır ardından 6 rekat namaz kılınır. Allah rızası için bu işlemi yatsı namazından sonra yapılırsa daha iyi olur.

Önce Allaha hamd edilir ve salavat okunur.

Ardından 7 defa ‘Allahümme ente halaktenî ve ente tehdînî ve ente tut’imunî ve ente tesgînî ve ente tümîtünî ve ente tuhyînî.” okunur.

Sonra Taha süresinin ilk sayfada bulunan 12 ayetini 21 defa okunur.

Tekrar salavat okunur ve ihlaslı bir şekilde içten dua edilir. Arzu ve istekleriniz Allah’a iletilir.

Daha sonra 7 gün boyunca her vakit namazın arkasından, 7 defa “Allahümme ente halaktenî ve ente tehdînî ve ente tut’imunî ve ente tesgînî ve ente tümîtünî ve ente tuhyînî.” okunur.

Taha suresinin  12 ayeti 21 defa okur ve salavat okunup  dilek tekrarlanır.

Taha Suresi ilk 12 Ayeti

1.Ta ha
2. Ma enzelna aleykel kur’ane li teşka
3. İlla tezkiratel limey yahşa
4. Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula
5. Errahmanü alel arşisteva
6. Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera
7. Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemüs sirra ve ahfa
8. Allahü la ilahe illa hu lehül esmaül husna
9. Ve hel etake hadiysü musa
10. İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda
11. Felemma etaha nudiye ya musa
12. İnnı ene rabbüke fahla’ na’leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva

 

Taha Suresi Arapça-Türkçe Okunuşu ve Diyanet Türkçe Meali

Bismillâhirrahmânirrahîm

Besmele

Taha Suresi 1. Ayet: Tâ, hâ.

Meali: Tâ, Hâ.

Taha Suresi 2. Ayet: Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ.

Meali: Kur’ân’ı sana meşakkat (güçlük) olsun diye indirmedik.

Taha Suresi 3. Ayet: İllâ tezkireten li men yahşâ.

Meali: Huşû sahiplerine zikir (öğüt) olsun diye.

Taha Suresi 4. Ayet: Tenzîlen mimmen halakal arda ves semâvâtil ulâ.

Meali: Arzı ve yüksek semaları yaratan tarafından indirilmiştir.

Taha Suresi 5. Ayet: Er rahmânu alel arşistevâ.

Meali: Rahmân arşın üzerine istiva etti.

Taha Suresi 6. Ayet: Lehu mâ fis semâvâti ve mâ fîl ardı ve mâ beynehumâ ve mâ tahtes serâ.

Meali: Semalarda ve arzda ve ikisinin arasında ve de nemli toprağın altında olanlar, O’nundur.

Taha Suresi 7. Ayet: Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemus sirre ve ahfâ.

Meali: Ve sen, sözü açıklasan da (açıklamasan da) muhakkak ki O, gizliyi ve daha gizliyi (ve en gizliyi) bilir.

Taha Suresi 8. Ayet: Allâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul esmâul husnâ.

Meali: Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. En güzel isimler, O’nundur.

Taha Suresi 9. Ayet: Ve hel etâke hadîsu mûsâ.

Meali: Sana Musa (A.S)’ın haberi geldi mi?

Taha Suresi 10. Ayet: İz reâ nâren fe kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi kabesin ev ecidu alen nâri hudâ(huden).

Meali: Bir ateş gördüğü zaman ailesine şöyle demişti: “Durup bekleyin! Muhakkak ki ben, bir ateş gördüm. Belki ondan, size bir kor (nur) getiririm veya ateşin üzerinde (nurun yanında) hidayeti bulurum.”

Taha Suresi 11. Ayet: Fe lemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ.

Meali: Böylece oraya (ateşin (nurun) yanına) geldiği zaman “Ya Musa!” diye nida olundu.

Taha Suresi 12. Ayet: İnnî ene rabbuke fehla’ na’leyk(na’leyke), inneke bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven).

Meali: Muhakkak ki Ben, Ben senin Rabbinim. Şimdi pabuçlarını çıkar. Şüphesiz sen, mukaddes vadi Tuva’dasın.

Taha Suresi 13. Ayet: Ve enahtertuke festemi’ li mâ yûhâ.

Meali: Ve Ben, seni seçtim. Öyleyse vahyolunan şeyi dinle!

Taha Suresi 14. Ayet: İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.

Meali: Muhakkak ki Ben, Ben Allah’ım. Benden başka İlâh yoktur. Öyleyse Bana kul ol ve Beni zikretmek için namazı ikame et!

Taha Suresi 15. Ayet: İnnes sâate âtiyetun ekâdu uhfîhâ li tuczâ kullu nefsin bimâ tes’â.

Meali: Muhakkak ki o saat (kıyâmet saati), gelecektir. Bütün nefslere (herkese), çalışmalarının karşılığının (ceza veya mükâfatlarının) verilmesi için neredeyse onu, Kendimden bile gizleyeceğim.

Taha Suresi 16. Ayet: Fe lâ yesuddenneke anhâ men lâ yu’minu bihâ vettebea hevâhu fe terdâ.

Meali: Öyleyse ona (kıyâmet saatine), inanmayanlar ve hevesine (nefsinin afetlerine) tâbî olanlar, sakın seni ondan (kıyâmet gününe îmân etmekten) alıkoymasın. O taktirde sen (de) helâk olursun.

Taha Suresi 17. Ayet: Ve mâ tilke bi yemînike yâ mûsâ.

Meali: O sağ elindeki nedir, ey Musa?

Taha Suresi 18. Ayet: Kâle hiye asây(asâye), etevekkeu aleyhâ ve ehuşşu bihâ alâ ganemî ve liye fîhâ meâribu uhrâ.

Meali: “O benim asamdır, ben ona dayanırım (yaslanırım). Ve onunla koyunlarımın üzerine yaprak silkelerim. Benim için onda, daha başka menfaatler (faydalar) da vardır.” dedi.

Taha Suresi 19. Ayet: Kâle elkıhâ yâ mûsâ.

Meali: (Allahû Tealâ): “Ey Musa, onu at!” dedi.

Taha Suresi 20. Ayet: Fe elkâhâ fe izâ hiye hayyetun tes’â.

Meali: Böylece onu attı. O zaman o, hızla hareket eden (koşan) bir yılan olmuştu.

Taha Suresi 21. Ayet: Kâle huzhâ ve lâ tehaf se nuîduhâ sîretehel ûlâ.

Meali: “Onu al ve korkma! Onu ilk suretine (durumuna) döndüreceğiz.” dedi.

Taha Suresi 22. Ayet: Vadmum yedeke ilâ cenâhıke tahruc beydâe min gayri sûin âyeten uhrâ.

Meali: Elini, (koynunun) yan tarafına koy (sok). Başka bir âyet (mucize) olarak, kusursuz (lekesiz) ve beyaz (nurlu) olarak çıkar.

Taha Suresi 23. Ayet: Li nuriyeke min âyâtinel kubrâ.

Meali: Büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) birini, sana göstermemiz içindir.

Taha Suresi 24. Ayet: İzheb ilâ fir’avne innehu tagâ.

Meali: Firavuna git! Çünkü o, azdı.

Taha Suresi 25. Ayet: Kâle rabbişrah lî sadrî.

Meali: (Musa A.S): “Rabbim benim göğsümü şerhet (yar, aç).” dedi.

Taha Suresi 26. Ayet: Ve yessir lî emrî.

Meali: Ve bana işimi kolaylaştır.

Taha Suresi 27. Ayet: Vahlul ukdeten min lisânî.

Meali: Ve dilimden düğümü (peltekliği) çöz.

Taha Suresi 28. Ayet: Yefkahû kavlî.

Meali: Sözlerimi idrak etsinler.

Taha Suresi 29. Ayet: Vec’al lî vezîren min ehlî.

Meali: Ve ailemden bana bir yardımcı kıl.

Taha Suresi 30. Ayet: Hârûne ahî.

Meali: Kardeşim Harun.

Taha Suresi 31. Ayet: Uşdud bihî ezrî.

Meali: Onunla, gücümü artır (beni güçlendir).

Taha Suresi 32. Ayet: Ve eşrikhu fî emrî.

Meali: Ve onu, işimde bana ortak kıl.

Taha Suresi 33. Ayet: Key nusebbihake kesîrâ(kesîren).

Meali: Seni, çok tesbih etmemiz için.

Taha Suresi 34. Ayet: Ve nezkureke kesîrâ(kesîren).

Meali: Ve Seni, çok zikredelim.

Taha Suresi 35. Ayet: İnneke kunte binâ basîrâ(basîren).

Meali: Muhakkak ki Sen, bizi görensin.

Taha Suresi 36. Ayet: Kâle kad ûtîte su’leke yâ mûsâ.

Meali: (Allahû Tealâ): “Ey Musa! Sana istediğin verilmiştir.” dedi.

Taha Suresi 37. Ayet: Ve lekad menennâ aleyke merreten uhrâ.

Meali: Ve andolsun ki seni, bir kere daha ni’metlendirdik (ni’metlendirmiştik).

Taha Suresi 38. Ayet: İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.

Meali: Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik.

Taha Suresi 39. Ayet: Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî.

Meali: (Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil Nehri’ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim.

Taha Suresi 40. Ayet: İz temşî uhtuke fe tekûlu hel edullukum alâ men yekfuluh(yekfuluhu), fe reca’nâke ilâ ummike key takarre aynuhâ ve lâ tahzen(tahzene), ve katelte nefsen fe necceynâke minel gammi ve fetennâke futûnâ(futûnen), fe lebiste sinîne fî ehli medyene summe ci’te alâ kaderin yâ mûsâ.

Meali: Kızkardeşin (seni izleyerek) yürüyordu. (Seni saraya aldıkları zaman onlara şöyle) diyordu: “Size, ona kefil olacak (emzirip, bakacak) birisine delil olayım mı (bulmanızda yardım edeyim mi)? Böylece seni, annene döndürdük. Onun, gözü aydın olsun ve mahzun olmasın diye. Ve birisini öldürmüştün. O zaman (da) seni, gamdan (üzüntüden) kurtarmıştık. Ve seni, sınavlarla imtihan ettik. Böylece Medyen halkı içinde senelerce kaldın. Sonra kaderin gereği (takdir edilen zamanda buraya) geldin ya Musa!

Taha Suresi 41. Ayet: Vastana’tuke li nefsî.

Ve Ben, seni (nebî olarak) Kendime seçip, yetiştirdim.

Taha Suresi 42. Ayet: İzheb ente ve ehûke bi âyâtî ve lâ teniyâ fî zikrî.

Meali: Sen ve kardeşin, âyetlerimle (mucizelerimle) gidin ve Benim zikrimi (Beni zikretmeyi) ihmal etmeyin (daimî zikirde olun).

Taha Suresi 43. Ayet: İzhebâ ilâ fir’avne innehu tagâ.

Meali: Firavuna ikiniz gidin. Muhakkak ki o, azdı.

Taha Suresi 44. Ayet: Fe kûlâ lehu kavlen leyyinen leallehu yetezekkeru ev yahşâ.

Meali: O zaman ona, yumuşak söz söyleyin. Böylece o, tezekkür eder (anlar) veya huşû duyar.

Taha Suresi 45. Ayet: Kâlâ rabbenâ innenâ nehâfu en yefruta aleynâ ev en yatgâ.

Meali: (O ikisi): “Rabbimiz gerçekten biz, onun bize (karşı) ifrata (aşırı) gitmesinden veya azgın davranmasından korkuyoruz.” dediler.

Taha Suresi 46. Ayet: Kâle lâ tehâfâ innenî meakumâ esmau ve erâ.

Meali: (Allahû Tealâ): “İkiniz (de) korkmayın! Muhakkak ki Ben, sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.” dedi.

Taha Suresi 47. Ayet: Fe’tiyâhu fe kûlâ innâ resûlâ rabbike fe ersil meanâ benî isrâîle ve lâ tuazzibhum, kad ci’nâke bi âyetin min rabbik(rabbike), ves selâmu alâ menittebeal hudâ.

Meali: O halde ikiniz ona gidin ve ona şöyle söyleyin: “Muhakkak ki biz, senin Rabbinin iki resûlüyüz. İsrailoğulları’nı artık bizimle beraber gönder ve onlara azap etme! Sana Rabbinden âyet (mucize) getirdik. Ve hidayete tâbî olanlara selâm olsun.”

Taha Suresi 48. Ayet: İnnâ kad ûhıye ileynâ ennel azâbe alâ men kezzebe ve tevellâ.

Meali: Muhakkak ki yalanlayanların ve yüz çevirenlerin üzerine azap olduğu bize vahyolundu.

Taha Suresi 49. Ayet: Kâle fe men rabbikumâ yâ mûsâ.

Meali: (Firavun şöyle) dedi: “Öyleyse ikinizin Rabbi kimdir, ya Musa?”

Taha Suresi 50. Ayet: Kâle rabbunellezî a’tâ kulle şey’in halkahu summe hedâ.

Meali: (Hz. Musa): “Bizim Rabbimiz, herşeye yaradılışını lütfeden (ihsan eden) sonra da hidayete erdirendir.” dedi.

Taha Suresi 51. Ayet: Kâle fe mâ bâlul kurûnil ûlâ.

Meali: (Firavun): “Öyleyse evvelki nesillerin durumu nedir?” dedi.

Taha Suresi 52. Ayet: Kâle ilmuhâ inde rabbî fî kitâb(kitâbin), lâ yadıllu rabbî ve lâ yensâ.

Meali: “Onun ilmi, Rabbimin yanında bir kitap (Ümmülkitap)’tadır. Benim Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz.” dedi.

Taha Suresi 53. Ayet: Ellezî ceale lekumul arda mehden ve seleke lekum fîhâ subulen ve enzele mines semâi mââ(mâen), fe ahrecnâ bihî ezvâcen min nebâtin şettâ.

Meali: Yeryüzünü size döşek (beşik) yapan, orada sizin için yollar açan ve semadan su indiren O’dur. Sonra da onunla, farklı farklı bitkilerden çiftler çıkardık.

Taha Suresi 54. Ayet: Kulû ver’av en’âmekum, inne fî zâlike le âyâtin li ulîn nuhâ.

Meali: Yeyin ve hayvanlarınızı otlatın! Muhakkak ki bunda, akıl sahipleri için elbette âyetler (deliller) vardır.

Taha Suresi 55. Ayet: Minhâ halaknâkum ve fîhâ nuîdukum ve minhâ nuhricukum târeten uhrâ.

Meali: Sizi, ondan yarattık. Ve sizi, oraya (geri) döndüreceğiz. Ve sizi, oradan bir kere daha çıkaracağız.

Taha Suresi 56. Ayet: Ve lekad ereynâhu âyâtinâ kullehâ fe kezzebe ve ebâ.

Meali: Ve andolsun ki; âyetlerimizin (mucizelerimizin) hepsini, ona gösterdik. Buna rağmen yalanladı ve (yalanında) direndi.

Taha Suresi 57. Ayet: Kâle e ci’tenâ li tuhricenâ min ardınâ bi sihrike yâ mûsâ.

Meali: “Sen bizi, sihrin ile yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ya Musa?” dedi.

Taha Suresi 58. Ayet: Fe le ne’tiyenneke bi sıhrin mislihî fec’al beynenâ ve beyneke mev’ıden lâ nuhlifuhu nahnu ve lâ ente mekânen suvâ(suven).

Meali: Öyleyse biz de sana mutlaka onun gibi bir sihir getireceğiz. Şimdi (sen), seninle bizim aramızda bir zaman (buluşma zamanı) (ve) bizim ve senin, ihtilâf etmeyeceğimiz uygun bir yer tayin et (seç).

Taha Suresi 59. Ayet: Kâle mev’ıdukum yevmuz zîneti ve en yuhşeren nâsu duhâ(duhan).

Meali: (Musa A.S): “Sizin (bizimle) buluşma zamanınız, ziynet (bayram) günü ve insanların toplandığı, duhan (kuşluk) vakti olsun.” dedi.

Taha Suresi 60. Ayet: Fe tevellâ fir’avnu fe cemea keydehu summe etâ.

Meali: Böylece firavun döndü (gitti). Arkasından hilelerini topladıktan sonra geldi.

Taha Suresi 61. Ayet: Kâle lehum mûsâ veylekum lâ tefterû alallâhi keziben fe yushıtekum bi azâb(azâbin), ve kad hâbe menifterâ.

Meali: Musa (A.S) onlara şöyle dedi: “Size yazıklar olsun! Allah’a yalanla iftira etmeyin yoksa sizi azapla yok eder ve (O’na) iftira eden(ler) heba olmuştur.”

Taha Suresi 62. Ayet: Fe tenâzeû emrehum beynehum ve eserrûn necvâ.

Meali: Böylece işlerini (hilelerini), kendi aralarında görüştüler (tartıştılar) ve gizlice konuştular.

Taha Suresi 63. Ayet: Kâlû in hâzâni le sâhirâni yurîdâni en yuhricâkum min ardıkum bi sihrihimâ ve yezhebâ bi tarîkatikumul muslâ.

Meali: “Bu ikisi gerçekten iki sihirbazdır. Sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve üstün olan tarikatınızı (yolunuzu, dîninizi), yok etmek istiyorlar.” dediler.

Taha Suresi 64. Ayet: Fe ecmiû keydekum summe’tû saffâ(saffen), ve kad eflehal yevme menista’lâ.

Meali: (Firavun şöyle dedi): “Artık hilelerinizi (sihirlerinizi) toplayın. Sonra saf saf (sırayla) gelin. Ve o gün üstün gelen, felâha (kurtuluşa, zafere) ulaşmış olur.”

Taha Suresi 65. Ayet: Kâlû yâ mûsâ immâ en tulkıye ve immâ en nekûne evvele men elkâ.

Meali: “Ya Musa, (asanı) sen mi atarsın yoksa önce atan biz mi olalım?” dediler.

Taha Suresi 66. Ayet: Kâle bel elkû, fe izâ hıbâluhum ve ısıyyuhum yuhayyelu ileyhi min sıhrihim ennehâ tes’â.

Meali: (Musa A.S): “Hayır, (siz) atın!” dedi. Böylece (onları attıkları) zaman onların ipleri ve asaları, kendisine, onların sihirlerinden dolayı “hızla hareket ediyor” gibi göründü.

Taha Suresi 67. Ayet: Fe evcese fî nefsihî hîfeten mûsâ.

Meali: Bu sebeple Musa (A.S), kendinde bir korku hissetti.

Taha Suresi 68. Ayet: Kulnâ lâ tehaf inneke entel a’lâ.

Meali: “Korkma! Muhakkak ki sen, sen üstünsün.” dedik.

Taha Suresi 69. Ayet: Ve elkı mâ fî yemînike telkaf mâ sanaû, innemâ sanaû keydu sâhır(sâhırin), ve lâ yuflihus sâhıru haysu etâ.

Meali: Ve sağ elindekini (asanı) at, onların yaptığı şeyleri yutacak. Onların yaptıkları sadece sihirbaz hilesidir ve sihirbazlar, nereden gelirse gelsinler, felâha (kurtuluşa) eremezler.

Taha Suresi 70. Ayet: Fe ulkıyes seharatu succeden kâlû âmennâ bi rabbi hârûne ve mûsâ.

Meali: Bunun üzerine sihirbazlar secde ederek yere kapandılar. Biz: “Harun ve Musa’nın Rabbine îmân ettik.” dediler.

Taha Suresi 71. Ayet: Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sihr(sihra), fe le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilâfin ve le usallibennekum fî cuzûın nahli ve le ta’lemunne eyyunâ eşeddu azâben ve ebkâ.

Meali: (Firavun): “Size izin vermemden önce ona îmân mı ettiniz? Muhakkak ki o, gerçekten size sihir öğreten, sizin büyüğünüzdür (ustanızdır). Bu durumda mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Ve sizi mutlaka hurma ağacına asacağım. Ve böylece hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcı (imiş) gerçekten bileceksiniz.” dedi.

Taha Suresi 72. Ayet: Kâlû len nu’sireke alâ mâ câenâ minel beyyinâti vellezî fataranâ fakdi mâ ente kâd(kâdin), innemâ takdî hâzihil hayâted dunyâ.

Meali: “Bize gelen mucizeler karşısında asla seni tercih etmeyiz (üstün tutmayız). Çünkü bizi, O yarattı. Bu durumda sen, yapacağını yap. Fakat sen, ancak bu dünya hayatında yaparsın.” dediler.

Taha Suresi 73. Ayet: İnnâ âmennâ bi rabbinâ li yagfire lenâ hatâyânâ ve mâ ekrehtenâ aleyhi mines sihr(sihri), vallâhu hayrun ve ebkâ.

Meali: Muhakkak ki biz, hatalarımızı ve ona karşı sihirden bize zorla (istemeyerek) yaptırdığın şeylerden (dolayı) bizi, mağfiret etsin (affetsin ve günahlarımızı sevaba çevirsin) diye Rabbimize îmân ettik. Ve Allah, daha hayırlıdır ve daha bâkidir (kalıcıdır).

Taha Suresi 74. Ayet: İnnehu men ye’ti rabbehu mucrimen fe inne lehu cehennem(cehenneme), lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ.

Meali: Muhakkak ki kim Rabbine suçlu olarak gelirse, o taktirde mutlaka cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne yaşar.

Taha Suresi 75. Ayet: Ve men ye’tihî mu’minen kad amiles sâlihâti fe ulâike lehumud derecâtul ulâ.

Meali: Ve kim salih ameller (nefs tezkiyesi) yapmışsa ve O’na (Allah’a) mü’min olarak gelirse o zaman işte onlar, onlar için yüksek dereceler vardır.

Taha Suresi 76. Ayet: Cennâtu adnin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlike cezâu men tezekkâ.

Meali: İçinde ebedî kalacakları, altından nehirler akan adn cennetleri vardır. Ve işte bu, tezkiye olanların (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yapanların) mükâfatıdır.

Taha Suresi 77. Ayet: Ve lekad evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ibâdî fadrib lehum tarîkan fîl bahri yebesâ(yebesen), lâ tehâfu dereken ve lâ tahşâ.

Meali: Ve andolsun ki Biz, Musa (A.S)’a vahyettik ki: “Kullarımla gece (yola) çıkıp yürü! Sonra da (asanla) vurarak onlar için kuru bir yol aç! (Firavunun size) yetişmesinden korkma ve (suda boğulmaktan da) endişe etme!”

Taha Suresi 78. Ayet: Fe etbeahum fir’avnu bi cunûdihî fe gaşiyehum minel yemmi mâ gaşiyehum.

Meali: Böylece firavun ordusuyla onları takip etti. Bunun üzerine deniz, onların üzerine öyle bir kapanışla kapandı ki, onları (tamamen) örterek kapladı (onları suda boğdu).

Taha Suresi 79. Ayet: Ve edalle fir’avnu kavmehu ve mâ hedâ.

Meali: Ve firavun, kavmini dalâlette bıraktı ve (kavmini) hidayetten men etti.

Taha Suresi 80. Ayet: Yâ benî isrâîle kad enceynâkum min aduvvikum ve vâadnâkum cânibet tûril eymene ve nezzelnâ aleykumul menne ves selvâ.

Meali: Ey benî İsrail! Sizi düşmanınızdan kurtarmıştık. Ve Tur’un sağ tarafında sizinle (buluşmak üzere) vaadleştik ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik.

Taha Suresi 81. Ayet: Kulû min tayyibâti mâ rezaknâkum ve lâ tatgav fîhi fe yahılle aleykum gadabî ve men yahlil aleyhi gadabî fe kad hevâ.

Meali: Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yeyin. Ve onda (yediğiniz şeylerde) azgınlık (nankörlük) etmeyin. Aksi halde size gazabım iner. Ve kimin üzerine gazabım inerse, artık o heva olmuştur (nefsinin hevasına tâbî olup dalâlete düşmüştür).

Taha Suresi 82. Ayet: Ve innî le gaffârun li men tâbe ve âmene ve amile sâlihan summehtedâ.

Meali: Ve muhakkak ki Ben, (mürşidin önünde 12 ihsanla) tövbe edenler ve (ikinci defa) âmenû (kalbine îmân yazıldığı için îmânı artan mü’min) olanlar ve salih amel (zikir) yapanlar (nefsi ıslâh edici amel işleyenler) için mutlaka Gaffar’ım (onların günahlarını sevaba çevirenim). Sonra onlar, (Benim tarafımdan) hidayete erdirilir (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştırılır).

Taha Suresi 83. Ayet: Ve mâ a’celeke an kavmike yâ mûsâ.

Meali: Ey Musa! Seni, kavminden (ayırıp) sana acele ettiren nedir?

Taha Suresi 84. Ayet: Kâle hum ulâi alâ eserî ve aciltu ileyke rabbi li terdâ.

Meali: (Musa A.S): “Onlar, onlar benim izim üzerindeler (benim arkamdan geliyorlar). Ve Rabbim ben, Senin rızan için (Sana gelmekte) acele ettim.” dedi.

Taha Suresi 85. Ayet: Kâle fe innâ kad fetennâ kavmeke min ba’dike ve edallehumus sâmiriyy(sâmiriyyu).

Meali: (Allahû Tealâ): “Muhakkak ki Biz, böylece senin kavmini, senden sonra imtihan etmiştik. Ve Samiri, onları dalâlete düşürdü.” dedi.

Taha Suresi 86. Ayet: Fe recea mûsâ ilâ kavmihî gadbâne esifâ(esifen), kâle yâ kavmi e lem yaıdkum rabbukum va’den hasenâ(hasenen), e fe tâle aleykumul ahdu em eredtum en yahılle aleykum gadabun min rabbikum fe ahleftum mev’ıdî.

Meali: Bunun üzerine Musa (A.S), esefle (üzülerek) gadapla (öfkeyle) kavmine döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz size, güzel bir vaadle vaadetmedi mi? Buna rağmen ahd süresi size uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizin gazabının üzerinize inmesini mi istediniz? Bu sebeple mi vaadimi (sizden aldığım vaadi) yerine getirmediniz?” dedi.

Taha Suresi 87. Ayet: Kâlû mâ ahlefnâ mev’ıdeke bi melkinâ ve lâkinnâ hummilnâ evzâren min zînetil kavmi fe kazefnâhâ fe kezâlike elkâs sâmiriyy(sâmiriyyu).

Meali: “Sana vaadettiğimizden kendi isteğimizle dönmedik. Ve lâkin bize, o kavmin ziynetleri (altın süs eşyaları) yüklenmişti. Bu yüzden onları (eritmek üzere ateşe) attık. Sonra Samiri de attı.” dediler.

Taha Suresi 88. Ayet: Fe ahrece lehum ıclen ceseden lehu huvârun fe kâlû hâzâ ilâhukum ve ilâhu mûsâ fe nesiy(nesiye).

Meali: Böylece onlar için (ortaya) böğüren bir buzağı heykeli çıkardı. Ve onlara (Samiri ve taraftarları): “Bu, sizin ilâhınız ve Musa’nın da ilâhı, fakat o unuttu.” dediler.

Taha Suresi 89. Ayet: E fe lâ yerevne ellâ yerciu ileyhim kavlen ve lâ yemliku lehum darren ve lâ nef’â(nef’an).

Meali: Onlara sözle cevap vermediğini ve onlara zarar veya fayda vermeye malik olmadığını görmüyorlar mı?

Taha Suresi 90. Ayet: Ve lekad kâle lehum hârûnu min kablu yâ kavmi innemâ futintum bih(bihî) ve inne rabbekumur rahmânu fettebiûnî ve etîû emrî.

Meali: Ve andolsun ki Harun (A.S) daha önce, onlara şöyle dedi: “Ey kavmim, siz onunla sadece imtihan edildiniz! Ve muhakkak ki Rahmân, sizin Rabbinizdir. Artık bana tâbî olun ve emrime itaat edin.”

Taha Suresi 91. Ayet: Kâlû len nebreha aleyhi âkifîne hattâ yercia ileynâ mûsâ.

Meali: “Musa bize dönünceye kadar, ona kendimizi vakfetmekten (ibadet etmekten) asla vazgeçmeyeceğiz.” dediler.

Taha Suresi 92. Ayet: Kâle yâ hârûnu mâ meneake iz reeytehum dallû.

Meali: (Musa A.S): “Ey Harun! Onların dalâlete düştüğünü gördüğün zaman (onları uyarmaktan) seni ne men etti?” dedi.

Taha Suresi 93. Ayet: Ellâ tettebian(tettebiani), e fe asayte emrî.

Meali: Niçin bana tâbî olmadın? Yoksa emrime isyan mı ettin?

Taha Suresi 94. Ayet: Kâle yebneumme lâ te’huz bi lıhyetî ve lâ bi re’sî, innî haşîtu en tekûle ferrakte beyne benî isrâîle ve lem terkub kavlî.

Meali: (Harun A.S): “Ey annemin oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma (çekme). Gerçekten ben, senin, “İsrailoğulları arasında fırkalar oluşturdun (ikilik, düşmanlık çıkardın) ve sözümü tutmadın (emrimi yerine getirmedin)” demenden korktum.” dedi.

Taha 95. Ayet: Kâle fe mâ hatbuke yâ sâmiriyy(sâmiriyyu).

Meali: “Öyleyse ey Samiri! Senin (onlara) hitabın ne idi (onlara ne söyledin)?” dedi.

Taha 96. Ayet: Kâle basurtu bi mâ lem yabsurû bihî fe kabadtu kabdaten min eserir resûli fe nebeztuhâ ve kezâlike sevvelet lî nefsî.

Meali: (Samiri): “Ben, onların görmediği şeyi gördüm. Resûl’ün (Cebrail A.S’ın) izinden (ayağının bastığı yerdeki topraktan) bir avuç aldım. Sonra da onu (erimiş madenin içine) attım. Ve böylece (bu), nefsime (bana) güzel göründü.” dedi.

Taha 97. Ayet: Kâle fezheb fe inne leke fîl hayâti en tekûle lâ misâse ve inne leke mev’ıden len tuhlefeh(tuhlefehu), vanzur ilâ ilâhikellezî zalte aleyhi âkifâ(âkifen), le nuharrikannehu summe le nensifennehu fîl yemmi nesfâ(nesfen).

Meali: (Musa A.S): “Artık git! Senin için (söz konusu olan), bütün hayatın boyunca “(bana) dokunmayın” demendir. Muhakkak ki senin için asla vazgeçilmeyecek bir vaad (ceza) vardır. Ve ona, ısrarla kendini vakfettiğin (taptığın) ilâhına bak! Onu mutlaka yakacağız. Sonra da elbette onu, toz haline getirerek (küllerini) savurup denize atacağız.” dedi.

Taha 98. Ayet: İnnemâ ilâhukumullâhullezî lâ ilâhe illâ hûv(huve), vesia kulle şey’in ilmâ(ilmen).

Meali: Sizin İlâhınız sadece Allah’tır ki, O’ndan başka İlâh yoktur. İlim (ilmi) ile herşeyi kaplamıştır (kuşatmıştır).

Taha 99. Ayet: Kezâlike nakussu aleyke min enbâi mâ kad sebak(sebaka), ve kad âteynâke min ledunnâ zikrâ(zikren).

Meali: İşte böylece geçmiş olan haberleri sana anlatıyoruz. Ve sana katımızdan Zikri (Kur’ân’ı) verdik.

Taha 100. Ayet: Men a’rada anhu fe innehu yahmilu yevmel kıyâmeti vizrâ(vizren).

Meali: Kim ondan yüz çevirirse, o zaman muhakkak ki o, kıyâmet günü (ağır) bir yük (kaybettiği dereceleri) yüklenir.

Taha 101. Ayet: Hâlidîne fîh(fîhi), ve sâe lehum yevmel kıyâmeti hımlâ(hımlen).

Meali: Onlar, onda (o yükün getireceği azabın içinde) ebedî kalacak olanlardır. Ve kıyâmet günü yüklendikleri, onlar için ne kötü (yük)tür.

Taha 102. Ayet: Yevme yunfehu fîs sûri ve nahşurul mucrimîne yevme izin zurkâ(zurkan).

Meali: O gün ki, sur’a üfürülür. Ve mücrimleri, o izin günü morarmış olarak haşredeceğiz (toplayacağız).

Taha Suresi 103. Ayet: Yetehâfetûne beynehum in lebistum illâ aşrâ(aşren).

Meali: Onlar aralarında: “(Dünyada) sadece 10 (gün) kaldınız.” diye gizlice konuşacaklar.

Taha Suresi 104. Ayet: Nahnu a’lemu bimâ yekûlûne iz yekûlu emseluhum tarîkaten in lebistum illâ yevmâ(yevmen).

Meali: Onların söyledikleri şeyleri Biz, daha iyi biliriz. Yol bakımından onlara emsal olan “sadece bir gün kaldınız” diyecek.

Taha 105. Ayet: Ve yes’elûneke anil cibâli fe kul yensifuhâ rabbî nesfâ(nesfen).

Meali: Ve sana dağ(lar)dan soruyorlar. O zaman onlara de ki: “Rabbim onları savurup atacak.”

Taha 106. Ayet: Fe yezeruhâ kâan safsafâ(safsafen).

Meali: Böylece onu (dağların yerini) boş bir düzlük olarak bırakacaktır.

Taha 107. Ayet: Lâ terâ fîhâ ivecen ve lâ emtâ(emten).

Meali: Orada (dağların yerinde) bir eğrilik ya da bir engebe (alçaklık yükseklik) görmezsin.

Taha 108. Ayet: Yevme izin yettebiûned dâıye lâ ivece leh(lehu), ve haşeatil asvâtu lir rahmâni fe lâ tesmeu illâ hemsâ(hemsen).

Meali: İzin günü, kendisinde eğrilik olmayan davetçiye tâbî olurlar. Rahmân’a karşı sesler kısılır. O zaman hems (hafif fısıltı)dan başka bir şey (ses) işitmezsin.

Taha 109. Ayet: Yevme izin lâ tenfauş şefâatu illâ men ezine lehur rahmânu ve radıye lehu kavlâ(kavlen).

Meali: İzin günü, Rahmân’ın kendisine izin verdiği ve sözünden razı olduğu (tasarruf rızasının sahibi) kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez.

Taha 110. Ayet: Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yuhîtûne bihî ılmâ(ılmen).

Meali: (Allah), onların önündeki(leri) ve arkasındaki(leri) (onların geçmişini ve geleceğini) bilir ve onu, ilim ile ihata edemezler (bilemezler).

Taha 111. Ayet: Ve anetil vucûhu lil hayyil kayyûm(kayyûmi), ve kad hâbe men hamele zulmâ(zulmen).

Meali: Hayy ve Kayyum olan (Allah)’a vechler (herkes), boyun eğdi. Ve zulüm yüklenenler heba (cehennemlik) oldular.

Taha 112. Ayet: Ve men ya’mel mines sâlihâti ve huve mu’minun fe lâ yehâfu zulmen ve lâ hadmâ(hadmen).

Meali: Ve mü’min (kalbine îmân yazılmış) olarak salih (nefsi ıslâh edici) amel işleyen kimseler, artık zulümden (kendilerine) haksızlık yapılmasından ve (kazandıkları derecelerin) azaltılmasından korkmasınlar.

Taha 113. Ayet: Ve kezâlike enzelnâhu kur’ânen arabîyyen ve sarrafnâ fîhi minel vaîdi leallehum yettekûne ev yuhdisu lehum zikrâ(zikren).

Meali: Ve böylece Kur’ân’ı Arapça olarak indirdik ve O’nda, vaadedilenleri açıkladık. Böylece takva sahibi olurlar veya onlar için bir zikir (ibret) olur.

Taha 114. Ayet: Fe teâlallâhul melikul hak(hakku), ve lâ ta’cel bil kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidnî ılmâ(ılmen).

Meali: İşte Hakk ve Melik olan Allah, Yüce’dir. Ve Kur’ân’ın tamamlanması hususunda O’nun vahyi, sana kada edilmeden (tamamlanmadan) önce acele etme. Ve “Rabbim, benim ilmimi artır.” de.

Taha 115. Ayet: Ve lekad ahidnâ ilâ âdeme min kablu fe nesîye ve lem necid lehu azmâ(azmen).

Meali: Ve andolsun ki Âdem (A.S)’a ahd verdik, fakat o unuttu. Ve onu, azîmli bulmadık.

Taha 116. Ayet: Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ.

Meali: Ve meleklere: “Âdem (A.S)’a secde edin!” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O (iblis), direndi (secde etmedi).

Taha 117. Ayet: Fe kulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvun leke ve li zevcike fe lâ yuhricennekumâ minel cenneti fe teşkâ.

Meali: Bunun üzerine, (Âdem A.S’a şöyle) dedik: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şeytan), senin için ve zevcen (eşin) için düşmandır. Sonra sakının (dikkat edin ki) sizin ikinizi (de) cennetten çıkarmasın. O zaman şâkî olursunuz.

Taha 118. Ayet: İnne leke ellâ tecûa fîhâ ve lâ ta’râ.

Meali: Muhakkak ki senin için orada (cennette) acıkmak ve çıplak kalmak yoktur.

Taha 119. Ayet: Ve enneke lâ tazmeu fîhâ ve lâ tadhâ.

Meali: Ve muhakkak ki sen, orada susamazsın ve (sıcaktan) yanmazsın.

Taha 120. Ayet: Fe vesvese ileyhiş şeytânu kâle yâ âdemu hel edulluke alâ şeceretil huldi ve mulkin lâ yeblâ.

Meali: Böylece şeytan, ona vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem! Sana, ebedîlik ağacına ve sona ermeyecek bir saltanata, delâlet edeyim mi (ulaşmanı sağlayayım mı)?”

Taha 121. Ayet: Fe ekelâ minhâ fe bedet lehumâ sev’âtuhumâ ve tafıkâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneti ve asâ âdemu rabbehu fe gavâ.

Meali: Bunun üzerine ikisi de ondan (o ağaçtan) yediler. O zaman ikisinin de edep yerleri kendilerine açıldı. Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar. Ve Âdem, Rabbine asi oldu, böylece azdı.

Taha 122. Ayet: Summectebâhu rabbuhu fe tâbe aleyhi ve hedâ.

Meali: Sonra Rabbi, onu seçti. Böylece onun tövbesini kabul etti ve onu hidayete erdirdi.

Taha 123. Ayet: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.

Meali: (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.”

Taha 124. Ayet: Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti a’mâ.

Meali: Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.

Taha 125. Ayet: Kâle rabbi lime haşertenî a’mâ ve kad kuntu basîrâ(basîran).

Meali: (Kıyâmet günü şöyle) dedi: “Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben (daha önce) görüyordum.”

Taha 126. Ayet: Kâle kezâlike etetke âyâtunâ fe nesîtehâ, ve kezâlikel yevme tunsâ.

Meali: (Allahû Tealâ): “İşte böyle, âyetlerimiz sana geldi fakat sen onları unuttun. Ve aynı şekilde (senin yaptığın gibi), o gün (de) sen unutulursun.” dedi.

Taha 127. Ayet: Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.

Meali: İsraf edenleri (haddi aşanları) ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Ve ahiret azabı daha şiddetli ve bâkidir (devamlıdır).

Taha 128. Ayet: E fe lem yehdi lehum kem ehleknâ kablehum minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyâtin li ulîn nuhâ.

Meali: Onlar hâlâ hidayete ermediler mi? Onlardan önce nice nesilleri helâk etmemize (rağmen) ki şimdi onlar, onların meskenlerinde dolaşıyorlar. İşte bunda nehy sahipleri (Allah’ın yasaklarına riayet edenler) için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.

Taha 129. Ayet: Ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kâne lizâmen ve ecelun musemmâ(musemmen).

Meali: Ve eğer Rabbinden, daha önce (söylenmiş) bir kelime (söz) ve belirlenmiş bir müddet olmasaydı, (onlara) mutlaka bir (ceza) lâzımgelirdi.

Taha 130. Ayet: Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kable gurûbihâ, ve min ânâil leyli fe sebbih ve etrâfen nehâri lealleke terdâ.

Meali: O halde söylenen şeylere sabret! Ve Rabbini, güneşin tulûundan (doğuşundan) önce, güneşin gurubundan (batışından) önce ve gecenin bir kısmında hamd ile tesbih et. Ve gündüz boyunca da tesbih et. Umulur ki böylece rızaya ulaşırsın.

Taha 131. Ayet: Ve lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ mettâ’nâ bihî ezvâcen minhum zehretel hayâtid dunyâ li neftinehum fîh(fîhi), ve rızku rabbike hayrun ve ebkâ.

Meali: Ve onlardan bazılarına, onları imtihan etmemiz için, (onlarla) metalandırdığımız (faydalandırdığımız) dünya hayatının ziynetlerine gözlerini dikme (imrenme). Ve Rabbinin rızkı daha hayırlıdır ve bâkidir (devamlıdır).

Taha 132. Ayet: Ve’mur ehleke bis salâti vastabir aleyhâ, lâ nes’eluke rızkâ(rızkan), nahnu nerzukuk(nerzukuke), vel âkıbetu lit takvâ.

Meali: Ve ehline (ailene ve etrafındakilere) namazı emret ve onun üzerinde (namazda) sabırlı ol. Senden rızık istemiyoruz. Seni, Biz rızıklandırırız. Akibet (en güzel sonuç) takva sahiplerinindir.

Taha 133. Ayet: Ve kâlû lev lâ ye’tînâ bi âyetin min rabbih(rabbihî), e ve lem te’tihim beyyinetu mâ fîs suhufil ûlâ.

Meali: “Bize Rabbinden bir âyet getirse olmaz mı? Evvelki sahifelerde beyyineler (ispat vasıtaları, deliller) onlara gelmedi mi?” dediler.

Taha 134. Ayet: Ve lev ennâ ehleknâhum bi azâbin min kablihî le kâlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike min kabli en nezille ve nahzâ.

Meali: Ondan önce gerçekten Biz onları, azapla helâk etmiş olsaydık, muhakkak şöyle derlerdi: “Rabbimiz, bize resûl gönderseydin olmaz mıydı? Böylece biz de zelil (rezil) ve rüsva olmadan önce senin âyetlerine tâbî olsaydık.”

Taha 135. Ayet: Kul kullun muterebbisun fe terabbesû, fe se ta’lemûne men ashâbus sırâtıs seviyyi ve menihtedâ.

Meali: De ki: “Herkes beklemekte, öyleyse siz de bekleyin! Artık kim Sıratı Seviyye (Sıratı Mustakîm) ehlidir (üzerindedir) ve kim hidayete ermiştir, yakında bileceksiniz.”

 

İlgili Diğer Konular

 

Nukteler.com’u Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün