Kuran-ı Kerim

Cuma Suresi 9-10-11. Ayetleri Türkçe okunuşu ve Anlamı

Cuma suresinin 9 10 11 ayetleri hangisi? Cuma günü cuma suresi kaç kere okunur? Cuma Suresinin diğer adı nedir?

Cuma Suresi 9-10-11. Ayetleri anlamı nedir, ne zaman ve neden okunur? Fazileti ve faydaları nelerdir? Cuma suresi hangi cüzde yer alıyor? Kuran-ı Kerim, Cuma namazı hakkında ne diyor? Cuma Suresi 9-10-11. Ayetleri Kısaca tefsiri, açıklaması…

Müslümanların bayramı olarak bilinen Cuma Günü yapılan ibadetler dinimiz için de önemli ve sevaplı görülmektedir. Müslümanlar tarafından Cuma Günü, Cuma Suresinin 9-10-11. Ayetleri okumanın fazileti araştırılıyor. Cuma suresinin son 3 ayetinin anlamı, Cuma Suresi 9-10-11. Ayetleri Arapça, Türkçe okunuşu ve meali vatandaşlar tarafından merak ediliyor.

Cuma suresi Kuran-ı Kerim’de 62 suredir ve 11 ayetten oluşur. Cuma Suresi 28. Cüzde yer alır. Medine döneminde, muhtemelen hicretin birinci yılında nâzil olmuştur.

Peki, Cuma Suresi 9 10 11 ayetleri ne için okunur? Cuma günü cuma suresi kaç kere okunur? Cuma suresinin önemi ve fazileti nedir? ilk Cuma namazı nerede kılındı? Cuma namazının adı nedir? Cuma suresi 9 10 11 ayetler ne ile alakalı? Cuma süresi 9 10 11 ayetleri oku

Cuma Suresi 9-10-11. Ayetleri

Kuran-ı Kerim’deki sure sırasına göre 62. sure ve iniş sırasına göre 110. sure olan Cuma suresi toplamda 11 ayettir. Son 3 ayeti Cuma Suresi 9. ayet, Cuma Suresi 10. ayet, Cuma Suresi 11. ayet Arapça yazılışı ve okunuşu, anlamı şu şekildedir;

Cuma Suresi 9. Ayet

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ nûdiye lissalâti min yevmi-lcumu’ati fes’ev ilâ żikri(A)llâhi ve żerû-lbey’(a)(t) żâlikum ḣayrun lekum in kuntum ta’lemûn(e)

Anlamı: Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.

Cuma Suresi 10. Ayet

فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيراً لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Fe-iżâ kudiyeti-ssalâtu fenteşirû fî-l-ardi vebteġû min fadli(A)llâhi veżkurû(A)llâhe keśîran le’allekum tuflihûn(e)

Anlamı: Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.

Cuma Suresi 11. Ayet

 وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْواً انفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِماً قُلْ مَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ مِّنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ 

Ve-iżâ raev ticâraten ev lehven(i)nfaddû ileyhâ ve terakûke kâ-imâ(en)(t) kul mâ ‘inda(A)llâhi ḣayrun mine-llehvi ve mine-tticâra(ti)(t) va(A)llâhu ḣayru-rrâzikîn(e)

Anlamı: Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Cuma Günü ve Cuma Namazı

Cuma suresinin son 3 ayeti açıklamasına geçmeden önce Cuma ve Cuma namazı hakkında birkaç önemli hususu belirtmek gerekir.

Cuma gününe El-Cum’a denir, çünkü kelimenin tam anlamıyla toplanma anlamına gelen El-Cem kelimesinden türetilmiştir. Cuma, İslami bir terimdir. Cum‘a (cumua, cumaa) “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem‘ kökünden isimdir. İslam öncesi cehalet günlerinde (Cahiliye Döneminde) Araplar buna Arabah (Arûbe) günü derlerdi. İslam’da Müslümanların cemaat günü olarak ilan edildiğinde, Cuma günü olarak yeniden adlandırıldı.

İslam’dan önce, haftanın bir gününü ibadete ayırmak ve onu toplumun bir simgesi olarak görmek, önceki kutsal dinlerin veya kitapların inananları arasında yaygındı.

Cuma namazının hangi tarihte farz kılındığı konusunda iki rivayet vardır.

Birinci rivayete göre Abdullah bin Mesud ve Ebu Mesud Ensari’nin rivayet ettiği hadislerden, Cuma namazının Peygamber (s.a.v.)’e hicretten bir süre önce Mekke’de farz kılındığı rivayet edilmektedir. Fakat o zaman müşriklerin engellemesi yüzünden Hz. Peygamber cemaat ile amel edemezdi, çünkü Mekke’de toplu halde ibadet yapmak mümkün değildi.

İkinci rivayete göre ise cuma namazı hicret sırasında farz kılınmıştır. Resûlullah Medine’ye bir saat mesafede bulunan Kubâ’ya ulaşınca orada konaklamış, Pazartesi’den Perşembe’ye kadar ashabı ile beraber çalışarak İslâm’ın ilk mescidi olan Küba Mescidini inşa etmiştir. 12 Rebiülevvel 622 yılında Peygamber Efendimiz burada iki kez hutbe verdikten sonra cemaate ilk defa Cuma namazını kıldırmıştır. (İbn Hişâm, I, 494)

Dolayısıyla Cuma namazının kılınması, Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye hicretinden sonra yaptığı ilk işlerden biridir.

Hazreti Peygamber’in (s.a.v.) bu gün öğle namazı yerine Cuma namazını kıldırdığı ve bu namazın iki rekât olduğu ve ondan önce hutbe okuduğu Cuma namazının kılınış şeklini teyit etmektedir. Cuma namazı ile diğer günlerdeki öğle namazı arasındaki tek fark budur.

Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Peygamberinizin (s.a.v) dilinden bildirdiği emre göre, yolcunun namazı iki rekât, sabah namazı iki rekât ve Cuma namazı da iki rekâttır. Bu, tamdır, kısaltılmış namaz değildir ve Cuma namazı, sadece hutbeden dolayı kısaltılmıştır.

Cuma Suresi 9-10-11. Ayetleri ne anlatıyor? Kısaca tefsiri, açıklaması…

Cuma Suresi 9. Ayet Açıklaması

Cuma Suresi’nin 9. Ayetinde; “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır” buyurulmaktadır.

İslam âlimlerinin ortak görüşüne göre burada zikredilen ezan, hutbeden çok önce namaz vaktinin başladığını duyurmak için yapılan çağrıyı (Cuma ezanı) değil, hutbeden hemen önce yapılan çağrıyı ifade eder.

Ayette geçen Allah’ı anmaya koşun emri, Cuma hutbesini ifade eder, çünkü Peygamber (s.a.v.)’in çağrıdan sonra yaptığı ilk iş hutbe okumaktı ve hutbeden sonra her zaman namazı o kıldırdı.

Ebu Hureyre (r.a.) Resulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Cuma günü melekler, geldikleri zaman insanların isimlerini yazmaya devam ederler. Sonra imam hutbeyi vermek için dışarı çıktığında isimleri yazmayı bırakırlar ve dikkatlerini zikre (yani hutbeye) çevirirler. (Müsned Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai). Bu hadis, Allah’ı anmanın veya zikrin hutbeyi ima ettiğini de göstermektedir.

Kur’an-ı Kerim’in nasihati de aynı şeye işaret etmektedir. Öncelikle Allah’ın zikrine koşun; Sonra Cuma Suresinin 10. ayetinde şöyle der: “Sonra namaz bitince yeryüzüne dağılın.” Bu da gösteriyor ki, Cuma günü ibadetin sırası, önce Allah’ı anmak, sonra namaz kılmaktır. Müfessirler ayrıca zikrin ya hutbeyi, ya da hem hutbeyi hem de namazı ima ettiği konusunda hemfikirdirler.

Allah’ı anmaya acele etmek, mescide koşarak gelmek değil, acele etmek demektir. İslam âlimlerinin geneli de bu anlam üzerinde hemfikirdirler. Onlara göre acele etmek, ezanı işitince hemen camiye gitmek için hazırlıklara başlamak demektir.

Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaza başlayınca, ona koşarak değil, sükûnet ve ağırbaşlılıkla yürüyerek gelinmelidir.”

Farz namaza yetişilmese dahi imamla birlikte namaza devam edilmeli, kaçırdığı rekatları ise daha sonra müstakil olarak tamamlamalıdır.

Cuma Suresi 10. Ayet Açıklaması

Cuma Suresi’nin 10. Ayetinde; “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.” buyurulmaktadır.

Bu, Cuma bittikten sonra rızık aramak için gidilmesinin zorunlu olduğu anlamına gelmez, sadece izin anlamına gelir. Namaza çağrı yapılır yapılmaz dünyevi işlerin durdurulması emrolunduğuna göre, namaz bittikten sonra insanların diledikleri işlere ve mesleğe yönelmeleri caizdir.

Kur’an’ın çeşitli yerlerinde, bir talimat, bir nasihat veya bir emir verdikten sonra, “belki başarıya ulaşırsınız” veya “umulur ki size merhamet edilir” şeklinde sözler kullanılmıştır. Bu gibi durumlarda “belki” ifadesinin kullanılması, Allah korusun, şüphe uyandırdığı anlamına gelmez, aksine asil bir hitap tarzıdır. İyi bir efendinin, kullarına arzu edilen gaye ve mükâfatı elde etmeleri ve kazanmaları için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya devam etmelerini ümit etmesi gibi, kulu ümitle dolduran, vazife ve yükümlülüklerini yerine getiren ince bir vaat içerir.

Cuma Suresi 11. Ayet Açıklaması

Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Surenin iniş (nüzul) sebebine 11. ayette yer alan Cuma namazı ile ilgili hükümlerin emredilmesinin neden olduğu işaret edilmiştir.

Sûrenin son üç âyetinde, cuma vakti gelince dünyevi işleri bırakıp camiye gitme, namaz kılınınca tekrar rızık aramak için işe dönme ve Allah’ın fazlu keremine sığınarak geçim için çalışma emredilmiştir. Ayrıca cami veya mescit içinde olduğu gibi dışında da Allah’ı anmanın önemi vurgulanmıştır.

Aynı zamanda imam cuma hutbesini okurken mescitten çıkmanın yasak veya uygun olmadığı bir davranış olduğunu yine bu ayetten anlıyoruz.

Cabir bin Abdullah, Abdullah bin Abbas, Ebu Hureyre, Ebu Malik, Hasan Basri, İbn Zeyd, Katade ve Mukatil bin Hayyan’dan rivâyet edilen hadis kitaplarında rivayet edilen hadise şöyledir:

Suriye’den bir ticaret kervanı geldi. Medine’de Cuma namazı vaktinde ve halkı, geldiklerini bildirmek için davul çalmaya başladılar. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) o sırada hutbe okurken, davulu işiten cemaattekiler sabırsızlanarak, 12 adam dışında kervanın durduğu yere Bakî’ye doğru fırladılar. Bu durum mescitte on iki kişiyle kalan Hz. Peygamber’i çok üzmüştü.

Bu rivayetteki en sahih hadis Cabir bin Abdullah’tır. İmam Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Uvana, Abd bin Humaid, Ebu Yala ve diğerleri tarafından güvenilir kanallardan nakledilmiştir. Tek farklılık, bazı rivayetlerde olayın namaz kılarken gerçekleştiğinin belirtilmesidir. Diğer rivayetlerde ise, Peygamber hutbeyi verirken böyle olmuştur. Ancak Cabir’in hadisi ile diğerlerinin hadisleri birlikte okunduğunda doğru görünen şey, bunun hutbe sırasında vuku bulduğudur.

“Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

Söz konusu kervan Şam tarafından geliyordu ve o yıl Medine’de büyük bir kıtlık hüküm sürdüğünden daha çok zahire ve yiyecek taşıyordu.

Şiî âlimler de bu hadiseyi sahabeyi alaya almak ve kusur bulmak için kullanmışlardır. Bu kadar çok sahabenin, dünya menfaati ve eğlencesi için hutbeyi ve namazı terk etmelerinin, dünyayı âhirete tercih ettiklerinin delili olduğunu söylerler. Ancak bu, ancak gerçeklere göz yumulursa ortaya atılabilecek yersiz bir itirazdır.

Ancak bu âyetlerden anlaşıldığına göre sûrenin gelişine kadar ashap arasında cami ve cemaat âdâbıyla ilgili bir disiplin henüz teşekkül etmemişti. Nitekim bu olay hicretin hemen ardından gerçekleşmiştir. O dönemde bir yandan sahabelerin bilgisi ve eğitimi başlangıç ​​aşamasındayken, diğer yandan Mekkeli kâfirler, Medinelileri, hayatın zaruretlerini ortadan kaldıran sıkı bir ekonomik ablukaya tabi tutmuşlardı. Dolayısıyla şehirde yaşam için gerekli şeyler kıt hale gelmişti.

İnsanlar, namaz bitmeden ürünler tükenmesinler diye günlük ihtiyaç duydukları şeyleri almak için dışarı çıktılar. Bu, yetersiz eğitim ve koşulların ciddiyeti nedeniyle aniden ortaya çıkan bir zayıflık ve hataydı.

Allahu Teala bu son ayet-i kerime ile gerçek dindarlığın yalnız mescitler içinde ibadet etmekle elde edilemeyeceğine, dindarın günlük hayatında da Allah’ı unutmaması gerektiğine ve kurtuluşun buna bağlı olduğuna işaret edilmiştir.

Burada, herkes kolayca anlayabilir ki, Allah Teâlâ’nın sahabeden çok sayıda kişinin yaptığı hatadan bahsetmiş olması, bu sahabeleri tenkit edenleri desteklemediği gibi, kendileri hakkında abartılı fikirlere sahip olan ve asla hata yapmadıklarını iddia eden kimselerin fikirlerini de desteklememektedir. Allah Teâlâ’nın kıyamete kadar bütün ümmetin okuyacağı Kitap Kuran-ı Kerim’de onların bağışlandıklarını ve Allah’ın seçkin kulları olduklarını zikrederek bildirmiştir.

Gerçek şu ki, Peygamber (s.a.v.)’in sahabeleri olağanüstü varlıklar değillerdi: onlar sadece bu dünyada doğmuş insanlardı. Her ne elde ettilerse, Peygamber (s.a.v.)’in uzun yıllar boyunca verdiği ısrarlı eğitim sayesinde elde ettiler.

Sonuç olarak;

Bu Cuma namazı konusunda, ticaret kervanı olayı meydana geldiğinde, Allah’ın Cuma Suresi ayetlerinin bu bölümünü, uyarı yapmak ve Cuma namazının görgü kurallarını öğretmek için indirdiğini görüyoruz.

Selman-ı Farisî (r.a.) Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Cuma günü yıkanan, mümkün olduğu kadar temizlenip temizlenen, saçlarına yağ sürerek veya varsa güzel kokular kullanan Müslüman, mescide gelir ve abdestini alır. Başkalarını rahatsız etmeden yerini alır, sonra Allah’ın kendisine takdir ettiği namazı kılar, imam konuştuğunda (hutbeyi) sessizce dinler, önceki Cuma’dan beri işlenen günahları ve hataları affedilir. (Buhari, Müsned Ahmed).

Ebu Hureyre (r.a.) Resulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Cuma günü hutbede bir kimseye sus demişsen, sen de yanlış yapmışsındır. (Buhari, Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud).

Cabir bin Samura, Peygamber’in (s.a.v.) asla uzun bir hutbe vermediğini, her zaman çok kısa olduğunu söyler. (Ebu Davud)

Abdullah bin Ebî Avfe diyor ki: Rasûlullah’ın (s.a.v.) hutbesi namazdan kısa, namaz da hutbeden biraz uzun idi. (Nesai)

Ammar bin Yasir’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namazın uzun olması ve hutbenin kısa olması, imamın dinde derin bir kavrayışa sahip olduğunun alametlerindendir. (Müsned Ahmed, Müslim)

Cuma’nın ve Cuma Namazının Fazileti Nedir?

Cuma günü, Müslümanların bayramıdır ve aynı zamanda bilinçlenme, bilgilenme ve günahlardan arınma, kaynaşma ve dayanışma günüdür. Cuma namazı, akil ve baliğ olan erkek Müslümanlara farzdır. Cuma namazının cemaat ile birlikte mescitte veya camide kılınması da farzdır.

Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Cuma günü hakkında şöyle buyurmuştur:

“Cuma günü bir saat (vakit) vardır ve bir Müslüman namaz kılarken onu bulur ve Allah’tan bir şey isterse, Allah onun talebini mutlaka yerine getirir.” Ve (Peygamber) o zamanın kısalığını elleriyle işaret etti. (Sahih-i Buhari 935)

“Cuma içindeki icabet saati, (dua ve dileklerin kabul edildiği an) Ramazan içindeki Kadir Gecesi gibidir.”

Peygamber (s.a.v.)’in ashabından Ebu’l-Câd ed-Damri’den rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim gafletten dolayı üç cumayı kaçırırsa, Allah (cc) onun kalbini mühürler.”

Cuma günü ve gecesi Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e salavat getirmenin sevap ve fazileti büyüktür. Çünkü mü’minler sahip oldukları iman nimetini ve İslâm saâdetini Hz. Peygamber (sav)’e borçludurlar. Cenab­-ı Hak O’nun hürmetine hem dünyevi hem de uhrevi saâdeti ve hayrı mü’minlere bahşetmiştir.

Bununla birlikte Müslümanlar cuma günü, ibadetlerine daha çok dikkat etmeli ve Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’e salât ü selâmda bulunmalıdırlar. Aynı zamanda Hz. Peygamberin hadisleri ve Kuran-ı Kerim’in ışığıyla günlük ibadetlerini daha ihlaslı yapmaya özen göstermelidirler.

Cuma suresi okumak neye iyi gelir?

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), Cuma günü Cuma Suresini okuyan kişinin Müslüman şehirlerden birinde Cuma namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısı kadar sevap kazanacağını rivayet etmiştir.

Yine İslam alimlerin rivayetlerine göre kısmeti kapanan kişilerin Cuma Suresini 3-5 veya 7 defa okuması tavsiye edilir. Cuma Suresi gibi diğer surelerinde gün içinde okunması Allah kelamını anmak bakımından çok kıymetli olduğu için her günü Kuran-ı Kerim okuyarak geçirmek çok sevaptır.

Kısmeti, nasibi veya talihi kapalı olanlar, Cuma Suresini günde 3, 5 veya 7 kere okursa, Allah’ın izni ile kısmetleri açılır. Allahü Teala en kısa zamanda kişinin okuduğu ve devam ettiği bu sure hürmetine o kuluna kısa zamanda evlenmeyi nasip eder.

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:

“Cuma Suresini okuyan kişiye, Müslüman şehirlerden bir şehirde Cuma Namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısınca on sevap verilir.”

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyumadan önce Müsebbihat (İsra, Hadid, Haşr, Cuma, Saff, Teğabün ve A’la) Surelerini okurdu.

Dargın olan eşlerin aralarının düzelmesi için de 3 veya 7 kere okunursa, Allah’ın izniyle eşlerin arası düzelir. Aralarındaki soğukluk ve huzursuzluklar gider, birbirlerine karşı muhabbet meydana gelir. Bu sureyi okumayı adet haline getiren kimseye,

Bu sureyi okumaya devam edenler, şeytan vesveselerinden korunur.

Cuma suresinin 4. ayeti bir yere asılırsa, orası bereketlenir. Allah’u Teala, o yeri her türlü felaketlerden korur.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir;

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün