Hadis

40 Hadis

Peygamber Efendimiz (s.a.v)'den Ezberlenmesi gereken, hayatın her safhasında uyulması gereken kırk hadis

40 Hadis Arapça ve Türkçe – Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den Ezberlenmesi gereken, hayatın her safhasında uyulması gereken kırk hadis, Kaynakları ve Arapça Okunuşu ile

Hadis-i şerifte:

“Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse (ezberlerse), Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder… Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum” buyurulmuştur.

40 Hadis-i Şerif

Arapça ve Türkçe Metinleri

1 –  اَلدّ۪ينُ النَّص۪يحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ (يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟) قَالَ: لِلّٰهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلِأَئِمَّةِ الْمُسْلِم۪ينَ وَعَامَّتِهِمْ

(Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi.

(Müslim, İmân, 95 )

2 – اَلْإِسْلاََمُ حُسْنُ الْخُلُقِ

İslâm, güzel ahlâktır.

(Kenzü’l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225)

3 –  يَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا، وَبَشِّرُوا وَلَا تُـنَـفِّرُوا

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.

(Buhârî, İ lm, 12; Müslim, Cihâd, 6.)

4 –  اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ

وَالْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ عَلٰى دِمَائِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ

Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mü’min ise, insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir.

(Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.)

5 –  اِتَّقِ اللّٰهَ حَيْثُمَا كُنْتَ، وَأَتْبِعِ السَّيِّـئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا، وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ

Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.

(Tirmizî, Birr, 55)

6 – مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللّٰهُ

İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.

(Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)

7 –  اِنَّ الدَّالَ عَلَى الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ

Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.

(Tirmizî, İlm, 14.)

8 –  إِنَّ اللّٰهََ تَعَالٰى يُحِبُّ إِذَا عَمِلَ أَحَدُكُمْ عَمَلًا أَنْ يُتْقِنَهُ

Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.

(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî,.)

9 –  اَلْإ۪يمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أَفْضَلُهَا، قَوْلُ لٰا إِلٰهَ إِلَّااللّٰهُ وَأَدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأَذَى عَنِ الطَّر۪يقِ، وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ الْإ۪يمَانِ

İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.

(Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58).

10 –  لَا يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ

Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez)

(Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.)

11 –  : إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلَامِ النُّبُوَّةِ

إِذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ

İnsanların Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür.

(Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. )

12 –   لَا تُمَارِ أَخَاكَ، وَلَا تُمَازِحْهُ، وَلَا تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ

(Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.

(Tirmizî, Birr, 58.)

13 –  مَنْ رَأٰى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِلِسَانِه،ِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذٰلِكَ أَضْعَفُ الْإ۪يمَانِ

Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.

(Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.)

14-  لَا ضَرَرَ وَلَا ضِرَارَ

Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.

(İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31.)

15-  عَيْنَانِ لَا تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ، وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ ف۪ى سَب۪يلِ اللّٰهِ

İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.

(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12.)

16 –  لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتّٰى يُحِبَّ لِأَخ۪يهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ

Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.

(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.)

17-  لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتّٰى تُؤْمِنُوا، وَلَا تُؤْمِنُوا حَتّٰى تَحَابُّوا

İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.

(Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.)

18-   اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ، مَنْ كَانَ ف۪ى حَاجَةِ أَخ۪يهِ، كَانَ اللّٰهُ ف۪ى حَاجَتِهِ، وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللّٰهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللّٰهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı (kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onun( kusurunu) örter.

(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)

19 –  مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا

Bizi aldatan bizden değildir.

(Müslim, Îmân, 164.)

20 –  تَبَسُّمُكَ ف۪ى وَجْهِ أَخ۪يكَ لَكَ صَدَقَةٌ، وَأَمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ، وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ ف۪ى أَرْضِ الضَّلَالِ لَكَ صَدَقَةٌ، وَبَصَرُكَ لِلرَّجُلِ الرَّدِىءِ الْبَصَرِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَةَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّر۪يقِ لَكَ صَدَقَةٌ

(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.

(Tirmizî, Birr, 36.)

21 –  اِتَّقُوا اللّٰهَ رَبَّـكُمْ، وَصَلُّوا خَمْسَكُمْ، وَصُومُوا شَهْرَكُمْ، وَأَدُّوا زَكَاةَ أَمْوَالِكُمْ، وَأَط۪يعُوا ذَا أَمْرِكُمْ، تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّكُمْ

Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz.

(Tirmizî, Cum’a, 80.)

22 –  إِنَّ الصِّدْقَ يَهْد۪ى إِلَى الْبِرِّ، وَ إِنَّ الْبِرَّ يَهْد۪ى إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتّٰى يُكْتَبَ صِدّ۪يقًا، وَ إِنَّ الْكَذِبَ يَهْد۪ى إِلَى الْفُجُورِ، وَ إِنَّ الْفُجُورَ يَهْد۪ى إِلَى النَّارِ، وَ إِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتّٰى يُكْتَبَ كَذَّابًا

Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır.

(Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.)

23 –  إِنَّ اللّٰهَ لَا يَنْظُرُ إِلٰى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ وَلٰـكِنْ يَنْظُرُ إِلٰى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ

Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.

(Müslim, Birr, 33; ibn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)

24 –  رِضَى الرَّبِّ ف۪ى رِضَى الْـوَالِدِ، وَسَخَطُ الرَّبِّ ف۪ى سَخَطِ الْـوَالِدِ

Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.

(Tirmizî, Birr, 3.)

25 –  ثَلَاثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لَا شَكَّ ف۪يهِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ

Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası.

(İbn Mâce, Dua, 11.)

26 – مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ

Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.

(Tirmizî, Birr, 33.)

27 –   لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغ۪يرَنَا وَيُوَقِّرْ كَب۪يرَنَا

Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.

(Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66)

28 –   خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ

Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.

(Tirmizî, Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.)

29-    كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَ هُوَ كَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى

Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “ Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur.

(Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.)

30 –  لَا تَبَاغَضُوا وَلَا تَحَاسَدُوا وَلَا تَدَابَرُوا، وَكُونُوا عِبَادَ اللّٰهِ إِخْوَانًا، وَلَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثَلَاثَةِ اَيَّامٍ

Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.

(Buhârî, Edeb, 57, 58.)

31 –   مَا زَالَ جِبْر۪يلُ يُوص۪ين۪ى بِالْجَارِ، حَتّٰى ظَنَنْتُ أَنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ

Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben ( Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.

(Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141)

32 –     مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلَا يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ

Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.

(Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75)

33 –   اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ: اَلشِّرْكَ بِاللّٰهِ، وَالسِّحْرُ، وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِى حَرَّمَ اللّٰهُ إِلَّا بِالْحَقِّ، وَأَكْلُ الرِّبَا، وَأَكْلُ مَالِ اْليَت۪يمِ، وَالتَّوَلَّى يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ

(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.

(Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144)

34 –   لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌ

Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe) cennete giremezler.

(Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.)

35 –   اَلسَّاع۪ى عَلَى الْأَرْمَلَةِ وَالْمِسْك۪ينِ كَالْمُجَاهِدِ ف۪ى سَب۪يلِ اللّٰهِ أَوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ

Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir.

(Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78)

36 –   كُلُّ بَن۪ى اٰدَمَ خَطَّاءٌ، وَخَيْرُ الْخَطَّائ۪ينَ التَّوَّابُونَ

Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.

(Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.)

37 –    إِنَّ فِى الْجَسَدِ مُضْغَةً، إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّه،ُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، أَلَا وَهِىَ الْقَلْبُ

İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.

(Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.)

38 –   عَجَبًا لِأَمْرِ الْمُؤْمِنِ، إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَاكَ لِأَحَدٍ إِلَّا لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ، فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ، فَكَانَ خَيْرًا لَهُ

Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır.

Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.

(Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.)

39 –   مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أَوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَأْكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ أَوْ إِنْسَانٌ أَوْ بَه۪يمَةٌ إِلَّا كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ

Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.

(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.)

40 –     أَعْطُوا الْأَج۪يرَ أَجْرَهُ قَبْلَ أَنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ

İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.

(İbn Mâce, Ruhûn, 4 .)

İlgili Diğer Konular

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün