Kuran-ı Kerim

Meryem Suresi

Kuran-ı Kerim'in 19. Suresi Meryem Suresi Mekke'de nazil olmuştur, 98 ayettir. Meryem Suresi Arapça-Türkçe Okunuşu, Diyanet Türkçe Meali ve Fazileti

Meryem Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem’in, oğlu İsa’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır.

19 – Meryem Suresi Hakkında Kısa Bilgi

Meryem Suresi 98 Ayetten oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’in on dokuzuncu (19.) suresidir. Meryem Suresi 16. Cüzde yer alır. Surede, Hz. Meryem ile konulardan bahsedilmektedir. Mekke’de nazil olmuştur. 3835 harften oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’de iniş sırasına göre 44. Suredir.

Meryem Suresi’nin başındaki Huruf-u Mukatta (şifreli harfler) ise Kaf Ha Ya Ayn Sad’dır.

Surenin Konusu Hz. Meryem olduğu için sureye Meryem suresi adı verilmiştir. Mekke’de, Müslümanların Habeşistan’a hicret etmelerinden önce, Fâtır suresinden sonra inmiştir.

Bazı tefsircilere göre 58. ayet, bazılarına göre de 71. ayet Medine’de nâzil olmuştur. Sure 98 ayettir. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 19, iniş sırasına göre ise 44. suredir. Muhammed b. İshâk’ın Sire’sinde belirttiğine göre, Ca’fer b. Ebî Tâlib (r.a.) bu surenin baş taraflarını Necâşî’ye ve onun arkadaşlarına okumuştur.

Meryem Suresi içerisinde tilavet secdesi bulunan surelerden biridir.

Meryem Suresi Konusu

Bu surede, Hz. Meryem’in mucizevi bir şekilde hamile kalması, Hz. İsa’yı babasız olarak dünyaya getirmesi, bu olayın Yahudiler arasındaki yankıları, Hz. İsa’nın beşikte konuşması gibi olağandışı olaylar anlatılmaktadır. Bunun dışında, Hz. Zekeriya, Hz. İbrahim ve Hz. Musa gibi bazı peygamberlerin kıssalarına da temas edilerek bir takım öğüt ve uyarılarda bulunulmaktadır.

Meryem Suresi’nin Fazileti ve Esrarı

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:

“Her kim bu sureyi okursa, Zekeriyya, Yahya, İsa, Musa, Hârun, İbrahim, İshak, Yakup ve İsmail (Allah’ın selmâmı onların hepsinin üzerine olsun)’in peygamberliğine iman edenlerin sayısınca on sevap verilir.”

Meryem Suresi Sırları

  • Bu Sure yazılır ve bir su içine konulur, daha sonra korkmuş bir kişiye içirilirse, Allah’ın izniyle korkusu gider.
  • Meryem Suresini 41 kere okuyan kimse fakirlikten kurtulur.
  • Hamile kalamayıp düşük yapan kişiler için, Meryem suresi 5-15. ayetleri yazılıp zemzem suyuna konulur, yazılar o suda silininceye kadar bekletilir ve o sudan bu ayetler okunarak içilirse Bi-iznillah murad gerçekleşir.
  • Bir kadın hamile kalmak isterse, hayızdan yıkandığı zaman Meryem Suresi 19,21 ve 22. ayetleri ile Yasin Suresinin 82-83 ayeti kerimelerini yazar, zemzem suyunda yazılar çıkıncaya kadar bekletir ve o suyun şifa vereceğini Allah’ Teladan ümit ederek içerse, Allah’ın izni ile hamile kalır.
  • Kolay doğum yapmak isteyen hamile bir kadının, bu sureyi çokça okuması ile bi-iznillah doğumu kolay geçer..
Meryem Suresi 64. Ayet

 (Cebrail, şöyle dedi:) “Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O’nundur. Ve senin Rabbin, (seni) unutmuş değildir.

Meryem Suresi 64. Ayet

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Meryem Suresi Arapça-Türkçe Latin Harfli Okunuşu, Diyanet Türkçe Meali 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Besmele

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Meryem Suresi 1. Ayet: Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd.
Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.

Meryem Suresi 2. Ayet: Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyyâ.
Anlamı: (Bu sure), senin Rabbinin, kulu Zekeriya (A.S)’a rahmetinin zikridir (kıssasıdır).

Meryem Suresi 3. Ayet: İz nâdâ rabbehu nidâen hafiyyâ(hafiyyen).
Anlamı: O, gizlice seslenerek, Rabbine nida etmişti.

Meryem Suresi 4. Ayet: Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ(şakıyyen).
Anlamı: (Zekeriya A.S): “Rabbim, gerçekten ben (zayıfladım) ve benim kemiklerim (de) zayıfladı ve başım (saçlarım) ağardı. Ve Rabbim, ben Sana dua ederek şâkî olmadım.” dedi.

Meryem Suresi 5. Ayet: Ve innî hıftul mevâliye min verâî ve kânetimreetî âkıran feheb lî min ledunke veliyyâ(veliyyen).
Anlamı: Ve gerçekten ben, arkamdan (benden sonra) vali olanlar (benim soyumdan gelenler benim gibi davranmazlar diye) korktum. Ve benim kadınım (artık) akir oldu. Bu sebeple bana, Senin katından bir velî (dost, yardımcı, evlât) bağışla.

Meryem Suresi 6. Ayet: Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu rabbî radıyyâ(radıyyen).
Anlamı: Bana ve Yâkub (A.S)’ın ailesine varis olsun. Ve Rabbim, onu (Senden) razı (olan) kıl.

Meryem Suresi 7. Ayet: Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke bi gulâminismuhu yahyâ lem nec’al lehu min kablu semiyyâ(semiyyen).
Anlamı: Ey Zekeriya! Gerçekten Biz seni, ismi Yahya olan bir oğlan çocuk ile müjdeliyoruz. Onunla (o isimle) daha önce bir kimseyi isimlendirmedik.

Meryem Suresi 8. Ayet: Kâle rabbî ennâ yekûnu lî gulâmun ve kânetimreetî âkıran ve kad belagtu minel kiberi ıtiyyâ(ıtiyyen).
Anlamı: (Zekeriya (A.S) şöyle) dedi: “Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir? Ve benim kadınım (artık) akir (kısır) oldu. Ben (de) yaşlanarak ihtiyarlığa ulaştım.”

Meryem Suresi 9. Ayet: Kâle kezâlik(kezâlike), kâle rabbuke huve aleyye heyyinun ve kad halaktuke min kablu ve lem teku şey’â(şey’en).
Anlamı: (Melek): “İşte böyle.” dedi. Senin Rabbin: “O, bana (benim için) kolaydır. Daha önce sen bir şey değilken seni, Ben yaratmıştım.” buyurdu.

Meryem Suresi 10. Ayet: Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâse leyâlin seviyyâ(seviyyen).
Anlamı: (Zekeriya A.S): “Rabbim, bana bir delil (işaret) kıl (ver).” dedi. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “Senin delilin (işaretin), insanlarla üç gece normal (sağlıklı) olduğun halde konuşamamandır.”

Meryem Suresi 11. Ayet: Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
Anlamı: Bundan sonra mihraptan kavmine (kavminin karşısına) çıktı. Böylece onlara, (Allah’ı) sabah akşam tesbih etmelerini vahyetti (konuşmadan, iç sesi ile duyurdu).

Meryem Suresi 12. Ayet: Yâ yahyâ huzil kitâbe bi kuvveh(kuvvetin), ve âteynâhul hukme sabiyyâ(sabiyyen).
Anlamı: Ey Yahya! Kitab’ı kuvvetle (dikkatle) al (kendine mal et). Ve Biz, ona sabi iken (küçük yaşta) hikmet verdik.

Meryem Suresi 13. Ayet: Ve hanânen min ledunnâ ve zekâh(zekâten), ve kâne tekıyyâ(tekıyyen).
Anlamı: Ve katımızdan ona, sevgi ve zekât (nefs tezkiyesi) (verdik). Ve o, takva sahibi oldu.

Meryem Suresi 14. Ayet: Ve berren bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asıyyâ(asıyyen).
Anlamı: Anne ve babasına karşı birr sahibiydi. Ve o, asi, cebbar değildi.

Meryem Suresi 15. Ayet: Ve selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme yemûtu ve yevme yub’asu hayyâ(hayyen).
Anlamı: Ve doğduğu günde de ve öleceği günde de ve canlı olarak beas edileceği (yeniden diriltileceği) günde de ona selâm olsun.

Meryem Suresi 16. Ayet: Vezkur fil kitâbı meryem(meryeme), izintebezet min ehlihâ mekânen şarkıyyâ(şarkıyyen).
Anlamı: Kitap’ta Hz. Meryem’i zikret. Ailesinden ayrılıp, şark (doğu) tarafında bir yere çekilmişti.

Meryem Suresi 17. Ayet: Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ(seviyyen).
Anlamı: Sonra da onlardan (ayıran) bir perde çekti. O zaman ona Ruhumuz’u (Ruh’ûl Kudüs) gönderdik. Ona normal bir beşer suretinde (hüviyetinde) temessül etti (göründü).

Meryem Suresi 18. Ayet: Kâlet innî eûzu bir rahmâni minke in kunte tekıyyâ(tekıyyen).
Anlamı: (Hz. Meryem şöyle) dedi: “Muhakkak ki ben, eğer sen takva sahibi isen (bana bir zararın dokunmaz). Senden Rahmân’a sığınırım.”

Meryem Suresi 19. Ayet: Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ(zekiyyen).
Anlamı: “Ben sadece sana zeki (temiz) bir erkek çocuk bağışlamak için senin Rabbinin bir resûlüyüm.” dedi.

Meryem Suresi 20. Ayet: Kâlet ennâ yekûnu lî gulâmun ve lem yemsesnî beşerun ve lem eku bagıyyâ(bagıyyen).
Anlamı: (Hz. Meryem dedi ki): “Bana bir beşer dokunmamış (olduğuna göre) benim nasıl bir oğlum olabilir? Ve ben, azgın (iffetsiz) olmadım.”

Meryem Suresi 21. Ayet: Kâle kezâlik(kezâliki), kâle rabbuki huve aleyye heyyin(heyyinun), ve li nec’alehû âyeten lin nâsi ve rahmeten minnâ, ve kâne emren makdıyyâ(makdıyyen).
Anlamı: (Ruh’ûl Kudüs): “İşte böyle” dedi. Senin Rabbin: “O, Bana kolaydır ve onu, insanlara bir âyet (mucize) ve Bizden bir rahmet kılacağız.” buyurdu. Ve emir kaza edilmiştir (yerine getirilmiştir).

Meryem Suresi 22. Ayet: Fe hamelethu fentebezet bihî mekânen kasıyyâ(kasıyyen).
Anlamı: Böylece ona hamile kaldı. Bundan sonra onunla uzak bir mekâna (yere) çekildi.

Meryem Suresi 23. Ayet: Fe ecâe hel mehâdû ilâ ciz’ın nahleh(nahleti), kâlet yâ leytenî mittu kable hâzâ ve kuntu nesyen mensiyyâ(mensiyyen).
Anlamı: Doğum sancısı onu, bir hurma ağacının gövdesine (sığınmaya) mecbur etti. “Keşke ben bundan önce ölseydim, unutularak unutulmuşların (arasına karışsaydım).” dedi.

Meryem 24. Ayet: Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ(seriyyen).
Anlamı: O zaman onun (Hz. Meryem’in) alt yanından, ona “mahzun olma (üzülme)” diye bir nida (geldi): “Rabbin, senin alt yanından bir su yolu kıldı (oluşturdu).”

Meryem 25. Ayet: Ve huzzî ileyki bi ciz’ın nahleti tusâkıt aleyki rutaben ceniyyâ(ceniyyen).
Anlamı: Ve hurma ağacının gövdesini üzerine silkele. Taze hurmalar senin üzerine düşsün, (orada) toplansın.

Meryem 26. Ayet: Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen).
Anlamı: Artık ye ve iç, gözün aydın olsun! Bundan sonra eğer beşerden bir kimseyi görürsen, o zaman (ona şöyle) söyle: “Muhakkak ki ben, Rahmân’a (konuşmama) orucu nezrettim (adadım). Bu sebeple bugün bir insanla asla konuşmayacağım.”

Meryem Suresi 27. Ayet: Fe etet bihî kavmehâ tahmiluh(tahmiluhu), kâlû yâ meryemu lekad ci’ti şey’en feriyyâ(feriyyen).
Anlamı: Böylece onu taşıyarak kavmine getirdi. (Kavmindekiler) dediler ki: “Ey Meryem! Andolsun ki sen, acayip (kötü) bir şey yaptın.”

Meryem 28. Ayet: Yâ uhte hârûne mâ kâne ebûkimrae sev’in ve mâ kânet ummuki begıyyâ(begıyyen).
Anlamı: Ey Harun’un (kız)kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi. Ve senin annen de azgın (iffetsiz) değildi.

Meryem 29. Ayet: Fe eşâret ileyh(ileyhi), kâlû keyfe nukellimu men kâne fîl mehdi sabiyyâ(sabiyyen).
Anlamı: Bunun üzerine, onu (çocuğu) işaret etti. (Onlar) dediler ki: “Beşikte olan bir sabi (bebek) ile biz nasıl konuşuruz?”

Meryem 30. Ayet: Kâle innî abdullâh(abdullâhi), âtâniyel kitâbe ve cealenî nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: (Bebek) şöyle dedi: “Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebî (peygamber) kıldı.”

Meryem Suresi 31. Ayet: Ve cealenî mubâreken eyne mâ kuntu ve evsânî bis salâti vez zekâti mâ dumtu hayyâ(hayyen).
Anlamı: Ve beni nerede bulunursam bulunayım (bulunduğum heryerde) mübarek kıldı. Ve hayatta kaldığım sürece namazı ve zekâtı bana vasiyet etti (emretti).

Meryem 32. Ayet:  Ve berren bi vâlidetî ve lem yec’alnî cebbâren şakıyyâ(şakıyyen).
Anlamı: Ve anneme karşı birr sahibi olmayı (emretti). Ve beni, cebbar (zorba) şâkî kılmadı (yapmadı).

Meryem 33. Ayet:  Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ(hayyen).
Anlamı: Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve canlı olarak beas edileceğim (diriltileceğim) gün selâm benim üzerimedir (banadır).

Meryem Suresi 34. Ayet: Zâlike îsebnu meryem(meryeme), kavlel hakkıllezî fîhi yemterûn(yemterûne).
Anlamı: İşte bu Meryemoğlu İsa. (O), Hakk’ın sözü’dür ki; O’nun hakkında şüphe ediyorlar.

Meryem Suresi 35. Ayet:  Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhâneh(subhânehu), izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
Anlamı: Allah’ın bir (erkek) çocuk edinmesi olamaz. O, Sübhan’dır (herşeyden münezzehtir). Bir işin olmasına karar verdiği zaman, o taktirde sadece ona “Ol!” der ve o, hemen olur.

Meryem 36. Ayet:  Ve innallâhe rabbî ve rabbukum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Anlamı: ve muhakkak ki Allah, benim Rabbim ve sizin (de) Rabbinizdir. O halde, O’na kul olun! İşte bu Sıratı Mustakîm’dir.

Meryem 37. Ayet: Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm(azîmin).
Anlamı: Bundan sonra hizipler (gruplar) kendi aralarında ihtilâf ettiler. Büyük gün müşahede edildiği (şahit olunduğu) zaman vay o kâfirlerin haline!

Meryem Suresi 38. Ayet: Esmi’ bihim ve ebsır yevme ye’tûnenâ lâkiniz zâlimûnel yevme fî dalâlin mubîn(mubînin).
Anlamı: Bize gelecekleri gün, onlara (neler neler) işittirilir ve (neler neler) gösterilir. Lâkin zalimler, bugün (hâlâ) apaçık bir dalâlet içindeler.

Meryem Suresi 39. Ayet: Ve enzirhum yevmel hasreti iz kudıyel emr(emru), ve hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Anlamı: Ve emrin yerine getirileceği hasret günüyle onları uyar. Ve onlar, gaflet içindeler ve onlar, mü’min değillerdir.

Meryem 40. Ayet: İnnâ nahnu nerisul arda ve men aleyhâ ve ileynâ yurceûn(yurceûne).
Anlamı: Muhakkak ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde olan kimselere Biz, varis olacağız. Ve onlar, Biz’e döndürülecekler.

Meryem Suresi 41. Ayet: Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm(ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: Kitap’ta İbrâhîm (A.S)’ı zikret! Muhakkak ki O, sadık (çok sadaka veren, sadakatli, her zaman doğruyu söyleyen) bir Nebî idi.

Meryem Suresi 42. Ayet: İz kâle li ebîhi, yâ ebeti lime ta’budu mâ lâ yesmau ve lâ yubsıru ve lâ yugnî anke şey’â(şey’en).
Anlamı: İbrâhîm (A.S), babasına dedi ki: “Ey babacığım! İşitmeyen ve görmeyen ve sana hiçbir (şekilde bir) şeyle faydası olmayanlara niçin tapıyorsun?”

Meryem 43. Ayet: Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ(seviyyen).
Anlamı: Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye’ye (düzgün, seviyeli, Allah’a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım).

Meryem 44. Ayet: Yâ ebeti lâ ta’budiş şeytân(şeytâne), inneş şeytâne kâne lir rahmâni asıyyâ(asıyyen).
Anlamı: Ey babacığım, şeytana kul olma! Muhakkak ki şeytan, Rahmân’a asi oldu.

Meryem Suresi 45. Ayet: Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun miner rahmâni fe tekûne liş şeytâni veliyyâ(veliyyen).
Anlamı: Ey babacığım, muhakkak ki ben, sana Rahmân’dan azap dokunmasından korkuyorum! O durumda, şeytana velî (dost) olursun.

Meryem 46. Ayet:  Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm(ibrâhîmu), lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ(meliyyen).
Anlamı: (İbrâhîm (A.S)’ın babası şöyle) dedi: “Ey İbrâhîm! Sen, benim ilâhlarıma rağbet etmiyor musun (kıymet vermiyor musun)? Eğer sen, (bundan) vazgeçmezsen mutlaka seni taşlarım ve uzun müddet benden uzaklaş.”

Meryem 47. Ayet:  Kâle selâmun aleyk(aleyke), se estagfiru leke rabbî, innehu kâne bî hafiyyâ(hafiyyen).
Anlamı: “Sana (senin üzerine) selâm olsun.” dedi. Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana (çok) lütufkârdır.

Meryem 48. Ayet:  Ve a’tezilukum ve mâ ted’ûne min dûnillâhi ve ed’û rabbî, asâ ellâ ekûne bi duâi rabbî şakıyyâ(şakıyyen).
Anlamı: Ve ben, sizden ve Allah’tan başka dua ettiğiniz şeylerden ayrılıyorum. Ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki (inşaallah), (bu) dualarla ben, Rabbime şâkî olmam.

Meryem 49. Ayet: Fe lemmâ’tezelehum ve mâ ya’budûne min dûnillâhi vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe) ve kullen cealnâ nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: Böylece onlardan ve onların Allah’tan başka kul olduğu şeylerden, ayrıldığı zaman ona, İshak ve Yâkub’u hibe ettik (o istemeden bahşettik). Ve hepsini, Nebî (Peygamber) kıldık.

Meryem 50. Ayet: Ve vehebnâ lehum min rahmetinâ ve cealnâ lehum lisâne sıdkın aliyyâ(aliyyen).
Anlamı: Ve onlara, rahmetimizden bahşettik (karşılıksız verdik). Ve onları (Hz. İbrâhîm ve oğullarını), (bütün) dillerde (lisanlarda) sadık ve âlî (üstün, yüce) kıldık.

Meryem 51. Ayet: Vezkur fîl kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: Kitap’ta Musa (A.S)’ı da zikret. Muhakkak ki O, muhlis ve Nebî (Peygamber) Resûl idi.

Meryem Suresi 52. Ayet: Ve nâdeynâhu min cânibit tûril eymeni ve karrebnâhu neciyyâ(neciyyen).
Anlamı: Ve Tur’un sağ tarafından ona seslendik. Ve onu, söyleşmek (vahyetmek) için yaklaştırdık.

Meryem Suresi 53. Ayet: Ve vehebnâ lehu min rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: Ve ona, rahmetimizden kardeşi Harun (A.S)’ı Nebî (Peygamber) olarak bahşettik.

Meryem 54. Ayet: Vezkur fîl kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıkal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: Ve Kitap’ta İsmail (A.S)’ı (da) zikret. Çünkü O, vaadine sadıktı ve O, Nebî Resûl’dü.

Meryem 55. Ayet: Ve kâne ye’muru ehlehu bis salâti vez zekâti ve kâne inde rabbihî mardıyyâ(mardıyyen).
Anlamı: Ve o, ehline (halkına ve ailesine) namazı ve zekâtı emrediyordu. Ve o, Rabbinin katında razı olunmuşlardandı.

Meryem 56. Ayet: Vezkur fîl kitâbi idrîse innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen).
Anlamı: Ve Kitap’ta İdris (A.S)’ı (da) zikret. Muhakkak ki O, sadık bir Nebî (Peygamber) idi.

Meryem 57. Ayet:  Ve refa’nâhu mekânen aliyyâ(aliyyen).
Anlamı: Ve onu, yüce bir mekâna (makama, cennete) yükselttik.

Meryem 58. Ayet: Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
Anlamı: İşte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)’ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)’la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)’ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.

Meryem 59. Ayet: Fe halefe min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ(gayyen).
Anlamı: Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zayi) ettiler. Ve şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.

Meryem 60. Ayet:  İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en).
Anlamı: Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.

Meryem 61. Ayet:  Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bil gayb(gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ(me’tiyyen).
Anlamı: Adn cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O’nun (Allah’ın) vaadidir, yerine gelecektir.

Meryem 62. Ayet: Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
Anlamı: Orada boş söz işitilmez, sadece “selâm.” Ve orada, onların sabah ve akşam rızıkları vardır.

Meryem Suresi 63. Ayet: Tilkel cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ(takıyyen).
Anlamı: Kullarımızdan takva sahibi olanları, varis kıldığımız cennet işte budur.

Meryem 64. Ayet: Ve mâ netenezzelu illâ bi emri rabbik(rabbike), lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlik(zâlike), ve mâ kâne rabbuke nesiyyâ(nesiyyen).
Anlamı: Ve biz (resûl melekler), Rabbinin emri olmaksızın inmeyiz. Bizim önümüzde, arkamızda ve bunların arasında olanlar, O’nundur. Ve senin Rabbin, (seni) unutmuş değildir.

Meryem 65. Ayet: Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ fa’budhu vastabir li ibâdetih(ibâdetihî), hel ta’lemu lehu semiyyâ(semiyyen).


Anlamı: Semaların, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. Öyleyse O’na kul ol! O’nun kulluğunda sabırlı ol! O’nun İsmi’yle isimlendirilen (bir kimse) biliyor musun?

Meryem 66. Ayet: Ve yekûlul insânu e izâ mâ mittu le sevfe uhracu hayyâ(hayyen).
Anlamı: Ve insan: “Ben, öldükten sonra mı diri (canlı) olarak mutlaka çıkarılacağım?” der.

Meryem Suresi 67. Ayet: E ve lâ yezkurul insânu ennâ halaknâhu min kablu ve lem yeku şey’â(şey’en).
Anlamı: Ve insan, daha önce o bir şey değilken; Bizim, onu nasıl yarattığımızı düşünmez mi?

Meryem 68. Ayet: Fe ve rabbike le nahşurennehum veş şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle cehenneme cisiyyâ(cisiyyen).
Anlamı: Rabbine andolsun ki, sonra da onları ve şeytanları, mutlaka haşredeceğiz (toplayacağız). Sonra onları, cehennemin etrafında diz üstü çökmüş olarak hazır kılacağız.

Meryem 69. Ayet:  Summe le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu aler rahmâni ıtiyyâ(ıtiyyen).
Anlamı: Sonra bütün gruplardan onların hangisi, Rahmân’a karşı daha çok asi (azgın) olduysa, onları mutlaka ayıracağız.

Meryem 70. Ayet: Summe le nahnu a’lemu billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ(sıliyyen).
Anlamı: Sonra ona (cehenneme) maruz kalmayı en çok hakedenleri, elbette en iyi Biz biliriz.

Meryem 71. Ayet: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Anlamı: Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

Meryem 72. Ayet:  Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).
Anlamı: Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

Meryem 73. Ayet: Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne keferû lillezîne âmenû eyyul ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ(nediyyen).
Anlamı: Ve âyetlerimiz, onlara beyan edilerek okunduğu zaman, kâfirler âmenû olanlara (şöyle) dediler: “İki gruptan hangisi, makam bakımından daha hayırlı ve meclis bakımından daha güzel?”

Meryem 74. Ayet: Ve kem ehleknâ kablehum min karnin hum ahsenu esâsen ve ri’yâ(ri’yen).
Anlamı: Onlardan önce, mal ve görünüş bakımından daha güzel nice nesiller helâk ettik.

Meryem 75. Ayet: Kul men kâne fîd dalâleti fel yemdud lehur rahmânu meddâ(medden), hattâ izâ raev mâ yûadûne immel azâbe ve immes sâah(sâate), fe se ya’lemûne men huve şerrun mekânen ve ad’afu cundâ(cunden).
Anlamı: De ki: “Kim dalâlette ise o zaman onlar ya vaadolundukları azabı veya o saati (kıyâmeti) görene kadar Rahmân, ona zamanı uzatarak mühlet verir.” Böylece kimin mekân bakımından daha şerrli ve yardım bakımından daha zayıf olduğunu yakında bilecekler.

Meryem Suresi 76. Ayet: Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ(huden), vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun mereddâ(meredden).
Anlamı: Ve Allah, hidayette (hidayete ermiş) olanların hidayetini arttırır. Bâki olan salih ameller, Rabbinin indinde sevap bakımından daha hayırlıdır ve dönüş (karşılığı olan mükâfat) bakımından (da) daha hayırlıdır.

Meryem 77. Ayet: E fe raeytellezî kefere bi âyâtinâ ve kâle le ûteyenne mâlen ve veledâ(veleden).
Anlamı: Öyleyse (hâlâ) âyetlerimizi inkâr ederek: “Bana mutlaka mal ve evlât verilecektir.” diyeni gördün mü?

Meryem 78. Ayet:  Ettalaal gaybe emittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).
Anlamı: O, gayba muttali mi oldu (o, gaybı görüp bildi mi, vakıf mı oldu)? Yoksa Rahmân’ın indinde (huzurunda) bir ahd mi aldı?

Meryem Suresi 79. Ayet:  Kellâ, se nektubu mâ yekûlu ve nemuddu lehu minel azâbi meddâ(medden).
Anlamı: Hayır, öyle değil! Onun söylediklerini yazacağız. Ve ona, azabı uzattıkça uzatacağız.

Meryem 80. Ayet: Ve nerisuhu mâ yekûlu ve ye’tînâ ferdâ(ferden).
Anlamı: Ve onun söylediği şeylere, Biz varis olacağız. Ve o, Bize fert olarak (tek başına, mal ve evlâdı olmaksızın) gelecek.

Meryem 81. Ayet: Vettehazû min dûnillâhi âliheten li yekûnû lehum ızzâ(ızzen).
Anlamı: Ve onlar (putperestler), kendilerine izzet (şeref) olsun diye Allah’tan başka ilâhlar edindiler.

Meryem Suresi 82. Ayet: Kellâ, se yekfurûne bi ibâdetihim ve yekûnûne aleyhim dıddâ(dıdden).
Anlamı: Hayır, öyle değil! (Putlar), onların ibadetlerini inkâr edecekler. Ve onlara, hasım (karşı) olacaklar.

Meryem Suresi 83. Ayet:  E lem tere ennâ erselneş şeyâtîne alel kâfirîne teuzzuhum ezzâ(ezzen).
Anlamı: Onları, kışkırttıkça kışkırtan (tahrik eden) şeytanları, kâfirlerin üzerine nasıl gönderdiğimizi görmüyor musun?

Meryem Suresi 84. Ayet: Fe lâ ta’cel aleyhim, innemâ neuddu lehum addâ(adden).
Anlamı: Artık onlar için acele etme. Biz, sadece onlara (günlerini) saydıkça sayıyoruz.

Meryem 85. Ayet:  Yevme nahşurul muttekîne iler rahmâni vefdâ(vefden).
Anlamı: O gün muttakileri (takva sahiplerini), Rahmân’ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız).

Meryem 86. Ayet:  Ve nesûkul mucrimîne ilâ cehenneme virdâ(virden).
Anlamı: Ve mücrimleri (suçluları), susamış olarak cehenneme sevkedeceğiz.

Meryem Suresi 87. Ayet: Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).
Anlamı: Rahmân’ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (Allah’tan ahd alanlardan) başkası şefaate malik olamaz.

Meryem 88. Ayet: Ve kâluttehazer rahmânu veledâ(veleden).
Anlamı: “Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.

Meryem 89. Ayet: Lekad ci’tum şey’en iddâ(idden).
Anlamı: Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız (söylediniz).

Meryem 90. Ayet: Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddâ(hedden).
Anlamı: Bundan neredeyse semalar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı.

Meryem 91. Ayet: En deav lir rahmâni veledâ(veleden).
Anlamı: Rahmân’a bir çocuk isnat etmeleri (sebebiyle).

Meryem 92. Ayet: Ve mâ yenbagî lir rahmâni en yettehıze veledâ(veleden).
Anlamı: Ve Rahmân’a çocuk edinmek yakışmaz (olamaz).

Meryem 93. Ayet: İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir rahmâni abdâ(abden).
Anlamı: Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka Rahmân’a kul olarak gelecek.

Meryem 94. Ayet: Lekad ahsâhum ve addehum addâ(adden).
Anlamı: Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tespit etti (saydı).

Meryem 95. Ayet: Ve kulluhum âtîhi yevmel kıyâmeti ferdâ(ferden).
Anlamı: Ve kıyâmet günü, onların hepsi O’na, ferdî olarak (tek başına) gelecek.

Meryem 96. Ayet: İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yec’alu lehumur rahmânu vuddâ(vudden).
Anlamı: Muhakkak ki âmenû olanları ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, Rahmân, muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.

Meryem 97. Ayet: Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihil muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ(ludden).
Anlamı: Böylece Biz, O’nu (Kur’ân-ı Kerim’i) senin lisanınla kolaylaştırdık. O’nunla, takva sahiplerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.

Meryem 98. Ayet: Ve kem ehleknâ kablehum min karn(karnin), hel tuhıssu minhum min ehadin ev tesmeu lehum rikzâ(rikzen).
Anlamı: Ve onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Onlardan birini görüyor musun? Veya onların ufacık bir sesini duyuyor musun?

İlgili Diğer Konular

Nukteler.com’u Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün