Biyografi

Hiciv ve Kaside Üstadı Nef’i Kimdir? Hayatı, Eserleri ve Şiirleri

17. yüzyıl Türk şairlerinden ve Hiciv Üstadı Nef'i Kimdir? Kısaca Hayatı, Eserleri, Şiirleri. 27 Ocak 1635 senesinde Vezir Bayram Paşa hakkında yazdığı yazı sebebiyle öldürülmüştür.

17. yüzyıl divan edebiyatının en önemli şairlerinden, Hiciv Üstadı Nef’i Kimdir? Kısaca Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Şiirleri, biyografisi. 1572 ve 1635 yılları arasında yaşamış Türk şâirlerinden Nef’i, ne zaman doğdu ve ne zaman öldü? Hiciv şairi Nef’i neden öldürüldü? Nefi’nin ölümünün kaçıncı yıl dönümü?

Kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiştir. 27 Ocak 1635 senesinde Vezir Bayram Paşa hakkında yazdığı yazı sebebiyle öldürülmüştür.

Osmanlı’da dört padişahın saltanatına tanık olup devlet erkanının takdirini kazanan, 2023 yılı itibariyle Hiciv ustası Nef’inin ölümünün 388. yıldönümü.

Nef’î, divan edebiyatının en önemli Hiciv, kaside ve gazel şairlerinden biridir. Nef’î, 17. yüzyıl ve divan edebiyatındaki tüm  zamanların en önemli hiciv şairdir. Kasideleriyle şöhret bulan Nefi, aşırı övgü ve yergileri ile tanınan, övgülerinde ve yergilerinde aşırıya kaçarak “ifrattan tefrite“ çıkaran sivri dilli bir şair olarak nam salmıştır.

  • Asıl adı: Ömer
  • Doğum tarihi: 1572, Pasinler, Erzurum
  • Ölüm tarihi ve yeri: 27 Ocak 1635, İstanbul
  • Ebeveynler: Sipahi Mehmed Bey

Nef’i Kimdir?

Gerçek adı Ömer olan Nef’i 1572 yılında Erzurum‘un Hasankale beldesinde doğmuştur. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef’i’den Erzenü’r-Rumî diye söz ederler. Babası ülkesinin efradından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir. Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim görmüş, öğrenimini Hasankale’de başlamış, sonra Erzurum’a gelerek devam ettirmiştir.

Burada Türk edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Nef’i Erzurum’da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. İlk mahlası Zarrî  –  “zararlı”dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef’i “nafi, -yararlı” mahlasını vermiştir.

“Nef’î-yî rû-sîyehîn nîydüşünü hep bîldîk
Kendî çîngene dîr ama babasi Kürd-î pelîd”

Kendisi de şair olan Şeyhülislam Yahya Efendi Nef’i yi öven ancak içeriğinde  Nef’i ye kâfir diyen bir kıt’a söylemiştir.

Nefi

Hiciv Şairi Nef’i Edebî Kişiliği

17. yüzyıl Türk şairlerinden ve Hiciv Üstadı Nef’i (Asıl adı Ömer), Divan şiirinin kaside alanında başarılı olmuş ve bu türde üstat, kabul edilmiştir.

Kasidelerinin özellikle “Nesib” kısmında çok başarılı olmuştur.

Övgü ve yergilerinde sınır tanımayan Nefi en güzel “Fahriye”leri yazmış, sanat yönü bakımından kendini İran şairlerinden üstün görmüştür.

Gazellerinde de oldukça başarılı olan sanatçı, eserlerinde güzel bir dil ve ifade, tasvir ve hayallere yer vermiştir.

Nef’inin şiirleri “Divan” adlı eserinde toplanmıştır. Hicviyeleri ise “Siham-ı Kaza” adlı kitabındadır. Şiirlerinde iç ve dış musikiye büyük önem vermiş, söz oyunlarına çok fazla ilgi göstermemiştir. Övgülerinde çok abartılı olan şair, gördüğü hatalar ve küçüklükler karşısında da aynı derecede hicvedicidir.nefi_0014

Mevkice yüksek makamdakiler bile onun hicivlerinden kurtulamamış, bu durum onun ölümüne neden olmuştur.

Nefi; kelimelerle ve anlamlarıyla rahatça oynayan, aruz ölçüsünü başarıyla kullanan, kafiyeye hakim, gür, güçlü ve kendinden emin bir üsluba sahiptir.

Şiir diline yeni bir ahenk ve musiki kazandırmıştır. Bu nedenle şiirlerinde zengin bir musiki, düşünce ve bilgiyle yoğrulmuş sanatlı bir ifade vardır.

Anlamda açıklığa önem veren Nefi, sözü kusursuz söylemeye özen göstermiş ve bunda da başarılı olmuştur.

Nefi şiirde ses uyumuna oldukça önem veren bir şairdir.

Canlı ve gerçekçi tasvirleri çoğunlukla mübalağa bakımından ağır olmakla beraber başarılıdır.

Nef’i Türk edebiyatının kendine özgü üslubu olan sayılı şairlerindendir. Özellikle, kaside alanında kendisinden sonra gelen şairleri etkilemiş ve en önemlilerindendir.

Öldürülmesi

Siham-ı Kaza adlı kitabındaki hicivlerini okuyan 4. Murat, ondan bir daha hiciv yazmamasını istemiş, bu konuda kendisinden söz almış, ama şair Nefi verdiği sözü tutamamıştır.

Vezir Bayram Paşa kendisi hakkında yazdığı yazı sebebiyle, şairi 1635 yılında öldürtmüştür.

17. yüzyıl Türk şairlerinden ve Hiciv Üstadı Nef’i (Asıl adı Ömer), Bayram Paşa’nın cellatları tarafından kementle boğularak öldürüldü. Daha sonra naaşı İstanbul boğazında denize atılmıştır.

Hiciv edebiyatında oldukça başarılı olduğu aşikâr olan Nef’i, Padişah IV. Murat kendisinden hiciv yazmamasını rica etmesine rağmen, Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme alması ve bu hicviyesinden dolayı öldürüldüğü bilinmektedir.

Halk arasında Nef’i’nin ölüm sebebi hakkında şöyle bir rivayet anlatılmaktadır: Nef’i çok iyi bir şair olduğu için Vezir Bayram Paşa hakkında kaleme aldığı hicviyesi sebebiyle infazından vazgeçilmiştir. Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef’i de oradadır. Belgeyi bir zenci yazmaktadır ve kâğıda mürekkep damlatır. Nef’i de bu olay üzerine “Mübarek teriniz damladı efendim” diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.

Nefi yazmış olduğu hicivleriyle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmiş bu durum onun ölümüne neden olmuştur.

Hiciv Nedir?

Kişi, kurum veya bir inancı ya da düşünüş biçimini yermek, toplumun yada düzenin aksayan, kusurlu yanlarını iğneleyici, alaycı bir dille eleştirmek amacını taşıyan manzum ve mensur türe hiciv denir. Eş anlamları olarak; Yergi, Taşlama, Satir, Hicviye. Satir ve hicviye sadece manzum ürünler için kullanılmıştır.

Divan edebiyatında Bağdatlı Ruhi ve Nef’î, tanzimat edebiyatında Ziya Paşa, Abdülhamit devrinde Eşref, Milli Edebiyat döneminde ise Neyzen Tevfik, Halit Nihat Boztepe, İhsan Hamami hiciv dalında önemli eserler vermişlerdir.

Nef’i ve Hicivleri

Padişah I. Ahmet zamanında İstanbul’a gelmiş, devlet hizmetine girmiş ve bir süre farklı memurluklarda çalışmıştır. Daha sonraları II. Osman ve IV. Murad dönemlerinde ünü artarak yıldızı parlamıştır. Sarayla yakın bir ilişki içerisine giren Nefi, Hicviyeleri ile bilinen yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmiştir.

Nef’i için halk arasında şu sözler söylendiği rivayet edilir:

“Nef’î-yî rû-sîyehîn nîydüşünü hep bîldîk
Kendî çîngene dîr ama babasi Kürd-î pelîd”

Dönemin Müftüsü aynı zamanda kendisi de şair olan Şeyhülislam Yahya Efendi, Nef’i yi öven ancak içeriğinde Nef’i ye kâfir diyen şöyle bir kıt’a söylemiştir.

Şimdi hayli sühanverân içre
Nef’imanendi var mı bir şair
Sözleri seba’-i mu’allakadır
İmrü’l-Kays kendidür kâfir

Açıklama:

“Sözleri Seba-i Muallaka’dır”

İbnül Kays kendidir, “kafir” diyor ki: Nefi; İslam öncesindeki Arap ozanlarının en büyüğü sayılan İbnül Kays düzeyinde bir ozandır. Bunu derken, kafir sözcüğünü hem övgü, hem de dinsiz anlamında kullanıyor.

Nef’i de buna karşılık olarak şöyle diyor;

Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben O’na diyem müselman
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan

Açıklama :

Nefi karşılık verdiği dörtlükte ; Müftü Efendi bana kafir demiş; ben de ona Müslüman diyeyim. Lakin öbür dünyaya varınca ikimiz de yalancı çıkacağız.

Yine bir başka dörtlüğünde kendisine boşboğaz kelp (köpek) diyen Tahir Efendi’ye karşılık verir;

Tahir efendi bana kelp demiş
iltifadı bu sözde zahirdir
maliki mezhebim benim zira
itikadımca kelp tahirdir

Açıklama :

Nefi, karşılık verdiği bu sözde Tahir efendiye dolaylı bir yoldan köpek diyerek karşılık vermiştir. Zira maliki mezhebince köpek temiz kabul edilir ve dokunulması halinde abdest bozulmaz. ”Tahir” de kelime anlamı olarak “temiz” demektir ve o dönemde “tahir” kelimesi “temiz” anlamında kullanılmaktadır.

Tahir Efendi Maliki mezhebine mensup olduğu için ve Maliki mezhebinde köpeğin kuş veya kedi gibi temiz bir hayvan olduğuna inanıldığı için Tahir Efendi’ye teşekkür ediyor ve onun da temiz bir varlık olduğunu söylüyor. İkinci anlamda ise Tahir Efendi’ye köpek diyor. Bu olaydan sonra mahkemeye çağrılıp yargılanıyor ve kendisini savunurken şiirin birinci anlamını kullanıyor ve ceza almıyor.

Bu şekilde hicivlerine devam eden Nef’i uzun bir süre  IV. Murat tarafından korunmuştur.

Daha sonraları ise IV. Murat kendisinden hiciv yazmamasını rica eder. Her ne kadar Nef’î padişah IV. Murat’a bu konuda söz verse de, kendisini durduramış Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme almıştır. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürülmüştür. Sonra cesedi İstanbul Boğazı’nda denize atılmıştır.

Halk arasında Nefi’nin ölümü hakkında başka bir rivayet de şöyledir;

Nef’i çok iyi bir şair olduğu için infazından vazgeçilmiştir. Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef’i de oradadır. Nef’inin yanında belgeyi bir zenci birisi yazmaktadır ve kağıda mürekkep damlatır. Nef’i de bu olay üzerine “Mübarek teriniz damladı efendim” diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.

Nef’i Eserlerinden Bazıları

Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım

Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım

Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım

Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım

Ma’mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım

Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef’î
Yoksa sözünü hep senin i’câz sanırdım

* * *

Âşık olduk dâm-ı zülf-i yâre düşdü gönlümüz

Âşık olduk dâm-ı zülf-i yâre düşdü gönlümüz
Akla uyduk bir garîb âvâre düşdü gönlümüz

Gamdan âzâd olmağa bilmem ne çâre eylesek
Kaldı hayretde acep bîçâre düşdü gönlümüz

Âşık olmakdır yine evlâsı ammâ derd bu
Bir mülâyim âfet-i mekkâra düşdü gönlümüz

Çeşmi bir zahm urdu tîğ-ı gamze-i bürrân ile
Göz yumup açınca yüz bin pâre düşdü gönlümüz

Fâriğ olsak n’ola dilber sevmeden Nef’î gibi
Hüsn-i hulk-ı şâh-ı meh-dîdâra düşdü gönlümüz

Şevkımız yok zevk-i câm-ı lâ’l-i nâb-ı dilbere
Şi’r-i hâkân-ı şeker-güftâra düşdü gönlümüz

Hazret-i Sultân Murâd Hân-ı kerîmü’ş-şân kim
Şevk-i medhiyle garîb efkâra düşdü gönlümüz

Cüst ü cû etdik âlem-i endîşede
Iztırârî vâdî-i inkâra düşdü gönlümüz

* * *

Yoklamazsın hîç var mı dilde dâğın yâresin

Yoklamazsın hîç var mı dilde dâğın yâresin
Böyle mi gözler güzeller âşık-ı bîçâresin

Âh ile derdi bilinmez âşık-ı bîçârenin
Çâk çâk ede meğer âhı dil-i sad-pâresin

Gördüğün öldürmedir kârı o hûnî gözlerin
Koymaz anınçün elinden gamzeler gaddâresin

Zülfüne bend etmesin yâ n’eylesin Mecnûn gibi
Zabta kâdir olmayan âşık-ı dil-âvâresin

Halka-i zülfünden eyler dil temâşâ ruhların
Vermese hurşîde n’ola revzen-i nezzâresin

Derdin izhâr etmek ister dâ’imâ Nef’î sana
Sen de lutf et yokla bir gün dilde dâğın yâresin

* * *

Bana Kâfir Demiş Müftü Efendi

Bana kâfir demiş müftü efendi
Tutalım ben diyem ona müselmân
Vardıkta yarın rûz-ı cezâya
İkimiz de çıkarız onda yalan

* * *

Tahir Efendi Bana Kelb Demiş

Tahir Efendi bana kelb demiş
İltifâtı bu sözde zâhirdir
Mâlikîdir mezhebim zîrâ
İ’tîkâdımca kelb tâhirdir

* * *

Nefi’nin Türkçe Divan Eseri

60 civarında kaside, terkib-i bend tarzında yazılmış bir sakiname, 119 gazel ve diğer nazım şekilleriyle yazılmış çeşitli manzumelerden oluşmaktadır.

Nefi’nin Başlıca Eserleri

  • Sihâm-ı Kazâ (Hiciv şiirleri)
  • Türkçe Dîvan
  • Farsça Dîvan
  • Tuhfetü’l-uşşâk

İlgili Diğer Konular 

Nukteler.com Facebook’ta!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün