Kuran-ı Kerim

Furkan Suresi

Kuran-ı Kerim 25. Suresi olan Furkan Suresi, Mekke'de nazil olmuştur, 77 ayettir. Furkan Suresi Anlamı, Fazileti, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali

Kuran-ı Kerim 25. Suresi olan Furkan Suresi, Mekke’de nazil olmuştur, 77 ayettir. Furkan Suresi Anlamı, Fazileti, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali

Furkan Suresini sayfamız üzerinden Kabe imamlarından sesli dinle, Furkan Suresi Arapça ve Türkçe yazılışı olarak tamamını oku

Furkan Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 68-70. âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “el-Furkân” kelimesinden almaktadır. Furkân, “hak ile batılı birbirinden ayıran” demek olup Kur’an’ın isimlerinden biridir.

25. Sure: Furkan Suresi Hakkında Bilgi

Adını, ilk ayetinde geçen “furkan” kelimesinden alır. “Furkan”, hakkı bâtıldan ayıran demektir ve Kur’an-ı Kerim’in isimlerindendir. Sure 77 ayettir. Mekke döneminin ortalarında ve Yâsin Sûresinden sonra nâzil olmuştur. Ancak 68-70. ayetlerinin Medine’de indiği rivâyet edilir. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 25., iniş sırasına göre ise 42. suredir.

Furkan Suresi; Kuran-ı Kerim’in 25. sûresidir, 77 ayetten oluşur. Mekke’de inmiştir. Sûre’de Allah’ı yadsıyanların ve Hz. Muhammed ile alay etmeye yeltenenlerin ne biçimde ceza görecekleri, geçmişten örnekler verilerek kanıtlanır. İnananların cennetle ödüllendirilecekleri belirtilir.

Furkan Suresini ihlaslı bir şekilde sürekli okuyan günahkar olanlar yaptığı kötülüklerden utanır,pişman olur.

Çevrenizde sizlere haset eden, kötülük düşünen insanlar varsa, Furkan suresini bol bol zikrediniz, Allahü teala’nın izniyle hasetleri size tesir etmez,

Engel Olamadığınız fakat yapmaktan pişmanlık duydugunuz işler için Furkan suresini sürekli zikredin,

Tarımla uğraşan mahsüllerinden verim alamayan çiftçiler surenin 48 ve 49. ayeti kerimelerini sıkca okusun.

(Ağaçların verimli meyveler vermesi için, ağaçların altından alınan toprağa Furk’an suresi 48-49. ayetleri okunur.)

FURKAN Suresi 74. ayet meali

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا ﴿٧٤﴾

Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil muttakîne imâmâ(imâmen).

Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.

Furkan Suresi Fazileti

Furkan Suresini ihlaslı bir şekilde sürekli okuyan kişiye sorgusuz sualsiz cennet kapıları açılır,

Çevrenizde sizlere haset eden, kötülük düşünen insanlar varsa, furkan suresini bol bol zikrediniz, Allahü teala’nın izniyle hasetleri size tesir etmez,

Engel Olamadığınız fakat yapmaktan pişmanlık duydugunuz işler için furkan suresini sürekli zikredin,

Tarımla uğraşan mahsüllerinden verim alamayan çiftçiler surenin 48 ve 49. ayeti kerimelerini sıkca okusun.

Günahları çok olan yaptığı işlerden pişmanlık duyan, ahirette azap çekmek istemeyenler surenin 65. ayeti kerimesini okumayı alışkanlık haline getirsinler,

Yetiştirmiş olduğunuz evlatlarınızın güzel ahlaklı ve hayırlı ameller işlemesi için, surenin 74. ayeti kerimesini evlatlarınızın üzerine sürekli okuyun

Kabe imamı Abdurrahman El Ussi  Furkan Suresi  61-77 Ayetleri Dinle

Abdulbasit AbdussamedFurkan SuresiDinle

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Furkan Suresi Arapça Yazılışı, Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Türkçe Meali

Bismillâhirrahmânirrahîm

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Furkan Suresi 1. Ayet: تَبَارَكَ الَّذ۪ي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلٰى عَبْدِه۪ لِيَكُونَ لِلْعَالَم۪ينَ نَذ۪يرًاۙ
Okunuşu: Tebârakelleżî nezzelel furkâne alâ abdihi liyekûne lil’âlemîne neżîrâ(n)
Meali: Furkan’ı alemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna indiren (Allah) ne yücedir!

Furkân Suresi 2. Ayet: اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْد۪يرًا
Okunuşu: Ellezî lehu mulku-ssemâvâti vel-ardi velem yetteḣiż veleden velem yekun lehu şerîkun fîl mulki veḣaleka kulle şey-in fekadderahu takdîrâ(n)
Meali: O, göklerin ve yerin hakimiyeti kendisinin olandır, hiçbir oğul edinmemiştir ve mülkünde hiçbir ortağı da yoktur; herşeyi yaratmış ve herbirini bir takdir ile belirleyip hepsinin mukadderatını hazırlamıştır.           

Furkan Suresi 3. Ayet: وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيٰوةً وَلَا نُشُورًا
Okunuşu: Vettehażû min dûnihi âliheten lâ yahlukûne şey-en vehum yuhlekûne velâ yemlikûne li-enfusihim darran velâ nef’an velâ yemlikûne mevten velâ hayâten velâ nuşûrâ(n)
Meali: (Kâfirler) O’nu (Allah’ı) bırakıp, hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler.

Furkan Suresi 4. Ayet: وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اِفْكٌۨ افْتَرٰيهُ وَاَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ اٰخَرُونَۚ فَقَدْ جَٓاؤُ۫ ظُلْمًا وَزُورًاۚ
Okunuşu: Vekâle-lleżîne keferû in hâzâ illâ ifkun-(i)fterâhu ve-e’ânehu ‘aleyhi kavmun âharûn(e) fekad câû zulmen vezûrâ(n)
Meali: İnkâr edenler, “Bu Kur’an, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir” dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz uydurdular.

Furkân Suresi 5. Ayet: وَقَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلٰى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَاَص۪يلًا
Okunuşu: Ve kâlû esâtîru-l-evvelîne-ktetebehâ fehiye tumlâ ‘aleyhi bukraten ve asîlâ(n)
Meali: Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.

Furkân Suresi 6. Ayet: قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًا
Okunuşu: Kul enzelehu-lleżî ya’lemu-ssirra fî-ssemâvâti vel-ard(i) innehu kâne ġafûran rahîmâ(n)
Meali: (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

Furkân Suresi 7. Ayet: وَقَالُوا مَا لِ‌هٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْش۪ي فِي الْاَسْوَاقِۜ لَوْلَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذ۪يرًاۙ
Okunuşu: Ve kâlû mâli hâżâ-rrasûli ye’kulu-tta’âme veyemşî fî-l-esvâki levlâ unzile ileyhi melekun feyekûne me’ahu neżîrâ(n)
Meali: Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!

Furkân Suresi 8. Ayet: اَوْ يُلْقٰٓى اِلَيْهِ كَنْزٌ اَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَاۜ وَقَالَ الظَّالِمُونَ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا
Okunuşu: Ev yulkâ ileyhi kenzun ev tekûnu lehu cennetun ye’kulu minhâ vekâle-zzâlimûne in tettebi’ûne illâ raculen meshûrâ(n)
Meali: “Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Zalimler, (inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler.

Furkân Suresi 9. Ayet: اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْاَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ سَب۪يلًا۟
Okunuşu: Unzur keyfe darabû leke-l-emśâle fedallû felâ yestatî’ûne sebîlâ(n)
Meali: (Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.

Furkân Suresi 10. Ayet: تَبَارَكَ الَّذ۪ٓي اِنْ شَٓاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا
Okunuşu: Tebârakellezî in şâe ce’ale leke hayran min zâlike cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru veyec’al leke kusûrâ(n)
Meali: Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah’ın şanı yücedir.

Furkân Suresi 11. Ayet: بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَاَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَع۪يرًاۚ
Okunuşu: Bel kezzebû bi-ssâ’a’ti vea’tednâ limen kezzebe bi-ssâ’ati se’îrâ(n)
Meali: Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık.

Furkân Suresi 12. Ayet: اِذَا رَاَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَف۪يرًا
Okunuşu: İzâ raet-hum min mekânin ba’îdin semi’û lehâ tegayyuzan vezefîrâ(n)
Meali: Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.

Furkân Suresi 13. Ayet: وَاِذَٓا اُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّن۪ينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًاۜ
Okunuşu: Ve-izâ ulkû minhâ mekânen dayyikan mukarranîne de’av hunâlike subûrâ(n)
Meali: Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yok oluvermeyi isterler.

Furkân Suresi 14. Ayet: لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَث۪يرًا
Okunuşu: Lâ ted’û-lyevme subûran vâhiden ved’û subûran keśîrâ(n)
Meali: (Onlara şöyle denir:) Bugün (yalnız) bir defa yok olmayı istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!

Furkân Suresi 15. Ayet: قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ كَانَتْ لَهُمْ جَزَٓاءً وَمَص۪يرًا
Okunuşu: Kul ezâlike hayrun em cennetu-l huldi-lletî vu’ide-lmuttekûn(e) kânet lehum cezâen ve masîrâ(n)
Meali: De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir.

Furkân Suresi 16. Ayet: لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَ خَالِد۪ينَۜ كَانَ عَلٰى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْؤُ۫لًا
Okunuşu: Lehüm fıha ma yeşaune halidın kane ala rabbike va’dem mes’ula
Meali: Ebedî olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va’didir.

Furkân Suresi 17. Ayet: وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَيَقُولُ ءَاَنْتُمْ اَضْلَلْتُمْ عِبَاد۪ي هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّب۪يلَۜ
Okunuşu: Veyevme yahşuruhum vemâ ya’budûne min dûni Allâhi feyekûlu eentum adleltum ‘ibâdî hâulâ-i em hum dallû-ssebîl(e)
Meali: O gün Rabbin onları ve Allah’tan başka taptıkları şeyleri toplar da, der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?

Furkân Suresi 18. Ayet: قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغ۪ي لَنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى نَسُوا الذِّكْرَۚ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا
Okunuşu: Kâlû subhâneke mâ kâne yenbeġî lenâ en netteḣiże min dûnike min evliyâe velâkin metta’tehum veâbâehum hattâ nesû-żżikra vekânû kavmen bûrâ(n)
Meali: Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler.

Furkan Suresi 19. Ayet: فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَۙ فَمَا تَسْتَط۪يعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًاۚ وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَب۪يرًا
Okunuşu: Fekad keżżebûkum bimâ tekûlûne femâ testatî’ûne sarfen velâ nasrâ(an) vemen yazlim minkum nużikhu ‘ażâben kebîrâ(n)
Meali: (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denir:) İşte (taptıklarınız), söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz. İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız!

Furkân Suresi 20. Ayet: وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّٓا اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِۜ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةًۜ اَتَصْبِرُونَۚ وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يرًا۟
Okunuşu: Vemâ erselnâ kableke minel murselîne illâ innehum leye kulûne-tta’âme veyemşûne fî-l-esvâk(i) vece’alnâ ba’dakum liba’din fitneten etasbirûn(e) vekâne rabbuke basîrâ(n)
Meali: (Resûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.

Furkân Suresi 21. Ayet: وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ نَرٰى رَبَّنَاۜ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَب۪يرًا
Okunuşu: Vekâle-lleżîne lâ yercûne likâenâ levlâ unzile ‘aleynâ-lmelâ-iketu ev nerâ rabbenâ(k) lekadi-stekberû fî enfusihim ve’atev ‘utuvven kebîrâ(n)
Meali: Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

Furkân Suresi 22. Ayet: يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلٰٓئِكَةَ لَا بُشْرٰى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِم۪ينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا
Okunuşu: Yevme yeravne-lmelâ-ikete lâ buşrâ yevme-iżin lil mucrimîne veyekûlûne hicran mahcûrâ(n)
Meali: (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak! diyeceklerdir.

 

Furkan Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu

1. Tebarakellezı nezzelel fürkane ala abdihı li yekune lil alemıne nezıra
2. Ellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve haleka külle şey’in fe kadderahu takdira
3. Vettehazu min dunihı alihetel la yahlükune şey’ev ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darrav ve la nef’av ve la yemlikune mevtev ve la hayatev ve la nüşura
4. Ve kalellezıne kefer in haza ila ifkünifterahü ve eanehu aleyhi kavmün aharune fe kad cau zulmev vezura
5. Ve kalu esatıyrul evvelinektetebeha fe hiye tümla aleyhi bükratev ve esıyla
6. Kul enzelehüllezı ya’lemüs sirra fis semavati vel ard innehu kane ğafurar rahıyma
7. Ve kalu mali hazer rasuli ye’külüt taame ve yemşi fil esvak lev la ünzile ileyhi melekün fe yekune meahu nezıra
8. Ev yülka ileyhi kenzün ev tekunü lehu cennetüy ye’külü minha ve kalez zalimune in tettebiune illa racülem meshura
9. Ünzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetıy’une sebıla
10. Tebarakellezı in şae ceale leke hayram min zalike cennatin tecrı min tahtihel enharu ve yec’al leke kusura
11. Bel kezzebu bis saati ve a’tedna li men kezzebe bis saati seıyra
12. İza raethüm mim mekanim beıydin semiu leha teğayyuzav ve zefıra
13. Ve iza ülku minha mekanen dayyikam mükarranıne deav hünalike sübura
14. La ted’ul yevme süburav vahıdev ved’u süburan kesıra
15. Kul e zalike hayrun em cennetül huldilletı vüıdel müttekun kanet lehüm cezaev ve mesıyra
16. Lehüm fıha ma yeşaune halidın kane ala rabbike va’dem mes’ula
17. Ve yemve yahşüruhüm ve ma ya’büdune min dunillahi fe yekulü e entüm adleltüm ıbadı haülai em hüm dallüs sebıl
18. Kalu sübhaneke ma kane yembeğıy lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lakim metta’tehüm ve abaehüm hatta nesüz zikr ve kanu kavmen bura
19. Fe kad kezzebuküm bima tekulune fe ma testetıy’une sarfev ve la nasra ve mey yazlim minküm nüzıkhü azaben kebıra
20. Ve ma erselna kableke minel murselıne illa innehüm le ye’külunet taame ve yemşune fil esvak ve cealna ba’daküm li ba’dın fitneh e tasbirun ve kane rabbüke besıyra
21. Ve kalellezıne la yercune likaena lev la ünzile aleynel melaiketü ev nera rabbena le kadistekberu fı enfüsihim ve atev utüvven kebıra
22. Yevme yeravnel melaikete la büşra yevmeizil lil mücrimıne ve yekulune hıcram mahcura
23. Ve kadimna ila ma amilu min amelin fe cealnahü hebaem mensura
24. Ashabül cenneti yemeizin hayrum müstekarrav ve ahsenü mekıyla
25. Ve yevme teşekkakus semaü bil ğamami ve nüzzilel melaiketü tenzıla
26. Elmülkü yevmeizinil hakku lir rahman ve kane yevmen alel kafirıne asıra
27. Ve yevme yeadduz zalimü ala yedeyhi yekulü ya leytenit tehaztü mear rasuli sebıla
28. Ya veyleta leytenı lem ettehız fülanen halıla
29. Le kad edallenı aniz zikri ba’de iz caenı ve kaneş şeytanü lil insani hazula
30. Ve kaler rasulü ya rabbi inne kavmit tehazu hazel kur’ane mehcura
31. Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvvem minel mücrimın ve kefa bi rabbike hadiyev ve nesıyra
32. Ve kalellezıne keferu lev la nüzzile aleyhil kur’anü cümletev vahıdeh kezalike li nüsebbite bihı füadeke ve rattelnahü tertıla
33. Ve la ye’tuneke bi meselin illa ci’nake bil hakkı ve ahsene tefsıra
34. Ellezıne yuhşerune ala vücuhihim ila cehenneme ülaike şerrum mekanev ve edallü sebıla
35. Ve le kad ateyna musel kitabe ve cealna meahu ehahü harune vezıra
36. Fe kulnezheba ilel kavmillezıne kezzebu bi ayatina fe demmernahüm tedmıra
37. Ve kavme nuhıl lemma kezzebür rusüle ağraknahüm ve cealnahüm lin nasi ayeh ve a’tedna liz zalimıne azaben elıma
38. Ve adev ve semude ve ashaber rassi ve kurunem beyne zalike kesıra
39. Ve küllen darabna lehül emsale ve küllen tebberna tetbıra
40. Ve le kad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se’ e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune nüşura
41. Ve iza raevke iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı beasellahü rasula
42. İn kade le yüdıllüna an alihetina lev la en saberna aleyha ve sevfe ya’lemune hıyne yeravnel azabe men edallü sebıla
43. E raeyte menit tehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla
44. Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya’kılun in hüm illa kel en’ami bel hüm edallü sebıla
45. E lem tera ila rabbike keyfe meddez zıll ve lev şae le cealehu sakina sümme cealneş şemse aleyhi delıla
46. Sümme kabadnahü ileyna kabday yesıra
47. Ve hüvellezı ceale lekümül leyle libasev ven nevme sübatev ve cealen nehar nüşura
48. Ve hüvellezı erseler riyaha büşram beyne yedey rahmetih ve enzelna menis semai maen tahura
49. Li nuhyiye bihı beldetem meytev ve nüskıyehu mimma halakna en’amev ve enasiyye kesıra
50. Ve le kad sarrafnahü beynehüm li yezzekkeru fe eba ekserun nasi illa küfura
51. Ve lev şi’na le beasna fı külli karyetin nezıra
52. Fe la tütııl kafirıne ve cahıdhüm bihı cihaden kebıra
53. Ve hüvellezı meracel bahreyni haza azbün füratüv ve haza milhun ücac ve ceale beynehüma berzehav ve hıcram mahcura
54. Ve hüvellezı haleka minel mai beşeran fe cealehu nesebev ve sıhra ve kane rabbüke kadıra
55. Ve ya’büdune min dunillahi ma la yenfeuhüm ve la yedurruhüm ve kanel kafiru ala rabbihi zahıra
56. Ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra
57. Kul ma es’elüküm aleyhi min ecrin illa men şae ey yettehıze ila rabbihı sebıla
58. Ve tevekkel alel hayyillezı la yemutü ve sebbıh bi hamdih ve kefa bihı bi zünubi ıbadihı habıra
59. Ellezı halekas semavati vel erda ve ma beynehüma fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşir rahmanü fes’el bihı habıra
60. Ve iza kıyle lehümüscüdu lir rahmani kalu ve mer rahmanü e nescüdü li ma te’müruna ve zadehüm nüfura
61. Tebarakellezı ceale fis semai bürucev ve ceale fıha siracev ve kameram münıra
62. Ve hüvellezı cealel leyle ven nehara hılfetel li men erade ey yezzekkera ev erade şükura
63. Ve ıbadür rahmanillezıne yemşune alel erdı hevnev ve iza hatabehümül cahilune kalu selama
64. Vellezıne yebıtune li rabbihim süccedev ve kıyama
65. Vellezıne yekulune rabbenasrif anna azabe cehenneme inne azabeha kane ğaram
66. İnneha saet müstekarrav ve mükama
67. Vellezıne iza enfeku lem yüsrifu ve lem yaktüru ve kane beyne zalike kavama (60. Ayet secde ayetidir.)
68. Vellezıne la yed’une meallahi ilahen ahara ve la yaktülunen nefselletı harramellahü illa bil hakkı ve la yeznun ve mey yef’al zalike yelka esama
69. Yüdaaf lehül azabü yevmel kıyameti ve yahlüd fıhı mühana
70. İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ülaike yübeddilüllahü seyyiatihim hasenat ve kanellahü ğafurar rahıyma
71. Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubü ilellahi metaba
72. Vellezıne la yeşhedunez zura ve iza merru bil lağvi merru kiram
73. Vellezine iza zükkiru bi ayati rabbihim lem yehırru aleyha summev ve umyana
74. Vellezıne yekulune rabbena heb lena min ezvacina va zürriyyatina kurrate a’yüniv vec’alna lil müttekıyne imama
75. Ülaike yüczevnel ğurfete bi ma saberu ve yülekkavne fıha tehıyyetev ve selam
76. Halidıne fıha hasünet müstekarrav ve mükama
77. Kul ma ya’beü bi küm rabbı lev la düaüküm fe kad kezzebtüm fe sevfe yekunü lizama

Furkan Suresi Türkçe Meali

Bismillâhirrahmânirrahîm

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

1. Furkan’ı alemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna indiren (Allah) ne yücedir!
2. O, göklerin ve yerin hakimiyeti kendisinin olandır, hiçbir oğul edinmemiştir ve mülkünde hiçbir ortağı da yoktur; herşeyi yaratmış ve herbirini bir takdir ile belirleyip hepsinin mukadderatını hazırlamıştır.
3. Böyle iken O’ndan başka bir takım tanrılar edindiler ki, hiçbir şey yaratamazlar, bilakis kendileri yaratılıp duruyorlar; kendilerine ne bir zarar, ne de bir yarar verme gücüne sahiptirler; ne öldürmeye, ne de öldükten sonra diriltmeye güçleri yeter.
4. Küfredenler: “Bu yalnızca onun uydurduğu bir iftiradır. ona başka bir topluluk da yardım da bulunmuştur bu hususta.” dediler. Bunlar, gerçekten haksızlık ve iftiraya saptılar.
5. Yine dediler ki: “Bu eskilerin masallarıdır, onları yazdırtmış da akşam sabah onlar kendisine okunuyor.”
6. De ki: “Onu göklerdeki ve yerdeki sırrı bilen indirdi. Gerçekten O, çok bağışlayandır, merhamet edendir.”
7. Bir de: “Bu nasıl peygamberdir ki, yemek yiyor ve çarşılarda dolaşıyor? Ona bir melek indirilip de beraberinde bir yaver, bir savulcu olsa ya?
8. Veya ona bir hazine bırakılsa ya da onun güzel bir bahçesi olsa da ondan yese ya!” dediler. Yine o zalimler: “Siz, yalnız büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz!” dediler.
9. Bak, senin hakkında ne kıyaslar, ne temsiller yaptılar da çıkmaza saptılar, artık hiçbir yol bulamazlar.
10. Bak, Öyle yücedir O ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını verir; altından ırmaklar akan cennetler verir ve sana köşkler de yapar!
11. Fakat onlar kıyameti yalanladılar ve Biz de o kıyamete yalan diyenlere çılgın bir ateş hazırladık.
12. O ateş onları uzak bir yerden gördüğü zaman, ona özgü bir hışımlanma ve uğultu duyarlar.
13. Ve çatılıp çatılıp onun dar bir yerine atıldıkları zaman, orada “yetiş ey helak (bizi kurtar)” diye helake haykırırlar!
14. Bugün bir helaka haykırmayın, çok helaka haykırın!
15. De ki: “O mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va’dolunan sonsuzluk cenneti mi? O, kendilerine bir mükafat ve varacakları yer olarak hazırlanmıştır.
16. Onlara orada bütün istedikleri vardır, hem de orada sonsuza dek kalacaklardır. Bu, Rabbinin üzerinde yerine getirilmesi istenecek bir vaaddir.
17. Hele onları ve Allah’ tan başka taptıkları şeyleri bir araya toplayıp: “Siz mi saptırdınız kullarımı, yoksa kendileri mi yoldan saptılar?” diyeceği gün,
18. onlar: “Seni tenzih ederiz, Senden başka dostlar edinmemiz bize yakışmazdı; fakat Sen, onları ve atalarını zevke daldırdın ki, zikri (ni) unuttular ve helaka giden bir topluluk oldular!” diyeceklerdir.
19. Demek ki, sizi sözünüzde yalancı çıkarmışlardır. Artık ne azabı savmaya, ne de bir yardıma çare bulamayacaksınız ve içinizden her kim zulmederse ona büyük bir azap tattıracağız!
20. Biz, senden önce de peygamberleri başka türlü göndermedik, kuşkusuz onlar da yemek yiyorlar ve çarşılarda yürüyorlardı. Bir de kiminizi kiminize bir imtihan aracı yaptık ki, bakalım sabredecek misiniz? Rabbin, herşeyi hakkıyla görendir.
21. Bununla beraber karşımıza çıkacaklarını ümit etmeyenter: “O melekler üzerimize indirilse yahut Rabbimizi görsek ya.” dediler. Andolsun ki, onlar kendilerini büyük gördüler, büyük azgınlık ettiler.
22. Melekleri görecekleri gün, suçlulara o günde hiçbir sevinç haberi yoktur. Ve “Yasak yasak !”diyeceklerdir.
23. Varmışız onların yaptığı her işi, etrafa saçılmış zerrelere çevirmişizdir.
24. O gün cennetliklerin kaldıkları yer çok iyi, dinlendikleri yer pek güzeldir.
25. Göğün bulutlar ile yarılacağı meleklerin de bölük bölük indirildiği gün;
26. hükümranlık o gün, elbette Rahman’ındır; kafirler için ise çok zorluklu bir gün olur.
27. O gün zalim kimse ellerini ısıracak ve şöyle diyecek: “Eyvah! Keşke peygamberin maiyyetinde bir yol tutsaydım!
28. Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeseydin!
29. Bana geldikten sonra Kur’an, vallahi o beni saptırdı.” Öyle ya şeytan insanı yapayalnız, yardımsız bırakır.
30. Peygamber de dedi ki: “Ey Rabbim, kavmim bu Kur’an’ı bir kenara itip bıraktılar”
31. Ve işte Biz böyle her peygamber için suçlulardan bir düşman yapmışızdır. Fakat yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
32. Yine o inkar edenler dediler ki: “O Kur’an ona hep birden indirilseydi yal” Biz onu kalbine iyi yerleştirmek için böyle indirdik ve onu mükemmel bir okuyuşla ağır ağır okuduk.
33. Hem onlar sana karşı herhangi bir mesel ile gelmezler ki, Biz sana (ona karşılık) gerçeği ve en güzel yorumu getirmiş olmayalım.
34. O yüzleri üstü cehenneme toplanacaklar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
35. Andolsun ki, Musa’ya Kitab’ı verdik, kardeşi Harun’u da yardımcısı yaptık
36. “Haydi ayetlerimizi yalan diyen o kavme gidin!” dedik; sonunda o kavmi yerle bir ederek helak ettik.
37. Nuh kavmini de, peygamberleri inkar ettiklerinde, suda boğduk ve kendilerini insanlara bir ibret yaptık. Zalimlere de acı bir azap hazırladık.
38. Ad’ı, Semüd’u Ress halkını ve bunlar arasında (gelip geçen) birçok nesilleri de (helak ettik).
39. Ki onların her birine öğüt olarak örnekler vermiştik; (sonunda) her birini mahv ve perişan ettik de ettik.
40. Andolsun ki, o afet yağmuruna tutulan memlekete de vardılar. Artık onu da görüyor değiller mi? Doğrusu yeniden dirilmeyi ümit etmiyorlar,uyanmak istemiyorlardı.
41. Seni gördükleri zaman da, sadece alaya alıyorlar: “Bu mu Allah’ın peygamber olarak gönderdiği?” diyorlar.
42. “Sahi be! Az kalsın bizi tanrılarımızdan saptıracaktı, onlara tapmakta direnmemiş olsaydık!” diyorlar. Fakat ileride azabı görecekleri gün kimin yolunun daha sapık olduğunu bilecekler.
43. Gördün mü o tanrısını canının istediği edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın?
44. Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini veya kavradıklarını mı sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi, hatta gidişçe daha sapkındırlar.
45. Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu görmedin mi? Dileseydi elbette onu hareketsiz de kılardı. Sonra Biz güneşi ona nasıl delil kılmışız?
46. Sonra da tutup onu azar azar nasıl kendimize almaktayız.
47. Size geceyi geygi (örtü), uykuyu dinlenme, gündüzü de yeni bir hayat kılan O’dur.
48. Yine O, rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak göndermekte ve Biz, gökten tertemiz bir su indirmekteyiz ki,
49. bununla ölü bir beldeyi diriltelim ve yarattığımız nice hayvan sürülerini ve bir çok insan kümelerini sulayalım.
50. Andolsun ki onu aralarında, düşünsünler ve ibret alsınlar diye evirip çevirmekteyiz. Yine de insanların çoğu dayatmakta ve nankörlükten başkasına yanaşmamaktadır.
51. Dileseydik elbette her köye bir uyarıcı gönderirdik.
52. Madem ki, yalnız seni gönderdik. O halde kafirlere uyma ve bununla (Kur’an ile) onlara cihad et, büyük cihad!
53. İki denizi birbirine salıveren O’dur. Şu tatlı, yürek tazeler, şu da tuzlu, çorak; aralarına da bir berzah (dil) ve bir hicri mehcür (kıstak) koymuştur.
54. Sudan bir insan yaratıp da ona bir soy ve hısımlık getiren O’dur. Rabbimin her şeye gücü yeter.
55. Böyle iken onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne fayda, ne zarar veremeyecek şeylere tapıyorlar; kafir ise Rabbine karşı uğraşıp duruyor.
56. Halbuki seni ancak bir müjdeci ve uyancı olarak gönderdik
57. De ki: “Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmak isteyen kimseler (olmanızı) istiyorum.”
58. Sen ölmeyecek olan diriye güven de O’nu hamd ile tesbih et! Kullarının günahlarına O’nun haberdar olması yeter.
59. O ki, gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı; sonra Arş üzerine hükümranlığını kurdu; O Rahmandır; hadi ne dileyeceksen O herşeyi bilenden dile!
60. Ama onlara “Rahma’na secde edin!” denildiği zaman, “Rahman da neymiş?” Bize emrediyorsun diye secde mi ederiz?” dediler; ve bu daha ziyade vahşetlerini artırdı.
61. Ne kutlu, ne yücedir, O ki gökte burçlar yaptı, içlerinde bir kandil, bir de nurlu bir ay astı!
62. Yine O, düşünmek veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi.
63. Ve Rahman’ın kulları: O kimseler ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine laf attıkları zaman “Selametle!” derler;
64. ve onlar ki, Rablerine secdeler, kıyamlar ederek yatarlar.
65. Ve onlar ki: “Ey Rabbimiz, cehennem azabını bizden sav(uştur)! Gerçekten onun azabı defedilemez bir beladır.
66. Gerçekten o ne kötü durulacak bir yer; ne kötü bir ikametgah!” derler.
67. Ve onlar ki, harcadıkları vakit israf etmezler, pintilik de yapmazlar; ikisi arasında dengeli giderler.
68. Ve onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya dua etmezler; Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina da etmezler; kim bunları yaparsa ağır bir cezaya çarpılır.
69. Kıyamet günü azabı katlanır ve orada ebediyyen hor ve hakir olarak kalır;
70. ancak tevbe ve iman edip, iyi amel işleyenler başka; çünkü bunların kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir. Ve Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.
71. Ve her kim tevbe edip iyi davranışta bulunursa, muhakkak o tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
72. Ve onlar ki, yalana şahitlik etmezler, anlamsız, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar içinde geçer (gider)ler.
73. Ve onlar ki Rablerinin ayetleri hatırlatılınca, kör ve sağır üstüne yıkılıp yatmazlar.
74. Ve onlar ki: “Ey Rabbimiz, lütfunla bizlere eşlerimizden, çocuklarımızdan göz aydınlıkları ihsan buyur ve bizi takva sahiplerine önder kıl!” derler.
75. İşte hep bunlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı ile mükafatlandırılacaklar; orada sağlık ve selam ile karşılanacaklar.
76. Orada ebedi kalacaklar; ne güzel durulacak bir yer, ne güzel bir makam!
77. De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne kıymet verir?” Demek ki, yalanladılar! O halde yarın ceza (yakalarına) yapışacak!

İlgili Diğer Konular

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün